Fransız Türkiye
Öncelikle, düşünce ve ifade özgürlüğü, insan haklarının en temel yapıtaşlarından biri olduğu gibi, demokratik hukuk devletinin de vazgeçilmezidir, diyorum.
Trajikomik olan, bugün buna aykırı davranan Fransa da, bu 'hakkın' vatanıdır denebilir; kökleri 1789 devrimidir… Fransız meclisinden geçen, soykırımı inkara ceza yasası, düşünce ve ifade özgürlüğüne aykırıdır; ben böyle düşünüyorum.
*****
Aydınlanma Çağı filozofu, Fransız Devrimi'nin öncülerinden Voltaire demiş ki; 'Senin düşüncelerine katılmasam da, onları ifade edebilmen için hayatım pahasına mücadele ederim.'
Voltaire 'Aydınlanma' ile özdeşleşen bir filozof. Ama ne Fransa ne de Nicolas Sarkozy, Voltaire'in ışığında aydınlanmışa benziyor. Sarkozy iktidara geldiğinde bir yazı yazmıştım, ondan sonra yazmadım bir daha; bu da, onunla ve 'onun Fransası' ile ilgili yazacağım son yazı olur sanırım.
İktidara geldiğinden beri her tür (özel-tüzel) icraatı ile çapını ortaya koydu N.Sarkozy. Bence, bu siyasetçi, Fransa gibi bir ülkeyi yönetecek siyasi ve kültürel yeterlilik ve yetkinlikte değil.
Kraldan fazla kralcılar
N.Sarkozy biyolojik Fransız değil, (annesi bir Selanik Musevisi babası ise Macar) bunu niye belirtiyorum; Paris doğumlu bir göçmen kökenli olarak, daha bir kaç yıl önce Paris'in banliyölerindeki göçmen kökenlilere reva gördükleri/ söyledikleri yenilir yutulur şeyler değil. Ya birkaç ay öncesine kadar Roman vatandaşlarına yaptıkları hafızalardan silindi mi? (silindiyse yeniden yazılsın lütfen.)
Tanrı, yönetilenleri 'kraldan fazla kralcı' olan göçmen kökenli yöneticilerden korusun diyorum…(bu söz de gitsin gidebileceği yerlere ;-) Sarkozy ile ilgili söyleyeceklerime, burada nokta koyuyorum; sanırım kendisi ve siyasi duruşu ile ilgili düşüncem anlaşılmıştır.
Daha önce Türkiye'ye soykırımcı diyenler…
Gelelim, 577 milletvekili olan Fransa parlamentosunda, sadece 50 milletvekilinin katılımıyla, Ermeni soykırımının reddedilmesini suç sayan yasa tasarısının onaylanmasına ve Türkiye'nin tutumuna.
Fransa bu yasayı (redde, cezai yaptırım) çıkarmadan daha önce, 1915 olaylarını çeşitli tarihlerde soykırım olarak tanıyan ülkeleri araştırsın merak edenler, çünkü bu da oldukça önemli bir adım… 1915 olaylarını soykırım olarak tanıyan yaklaşık 20 ülkeden bazıları, Belçika, Hollanda, Kanada, Fransa, Yunanistan, Rusya, İsviçre… ABD'nin pekçok eyaleti de soykırım diyor olaylara…
İsviçre demişken; Fransa'dan önce, inkara, cezai yaptırım yasasını çıkaran İsviçre idi. Doğu Perinçek olayını anımsamakta fayda var…
Ayrıca temcit pilavi gibi her senenin nisan ayında ABD'de gündeme gelen, başkanlar soykırım (ageth) diyecek mi demeyecek mi /dedi mi demedi mi süreci var…
1915 olaylarını, soykırım olarak niteleyen bir takım uluslararası kurumlar da var
Türkiye ne yapıyor?
Kabul edilsin ya da edilmesin, Türkiye'nin 'Ermeni Sorunu' diye bir gerçeği var. Bu tartışılmamalı. Tartışılması gereken, bu sorun karşısında Türkiye'nin ne yapıp ne yapmadığı.
· Türkiye bu sorunun varlığını kabul ediyor mu? Ediyorsa bunu çözmek için neler yapıyor? Yapılanlar göstermelik mi, samimi mi?
· Türkiye'de 1915 olaylarını inceleyen bir kurum kuruluş var mı?
· Türkiye'nin uluslararası kriterlere göre çalışan düşünce kuruluşları var mı? Ne üretiyor bunlar?
· Türkiye'nin lobicilik konusunda deneyimli yetişmiş elemanları-uzmanları var mı, bunlar ne iş yapıyor? Türkiye'nin lobi kuruluşları var mı? Yoksa bu işi bir takım mesleki STK'lar mı üstleniyor? Yeterli mi?
· Türkiye'nin, mesela Goethe Enstitüsü gibi, kültürel 'yayılma' kurumları var mı? Yoksa neden yok?
· Türkiye, yurtdışında ülke ve milletinin imaji için ne tür çalışmalar yapıyor, kimlerle yapıyor?
· Türkiye'nin tezlerini (var mı?) yurtdışında anlatabilecek yeterlikte uzmanı var mı?
· Türkiye'nin Ermeni ve dahi Kürt sorununu iyi bilen, Kıbrıs sorununu iyi bilen ne kadar uzmanı var, bunlar yurtdışında kimlerle/hangi kurum ve kuruluşlarla çalışıyorlar?
· Türkiye'nin –mesela- Almanya'da Ermeni meselesini akademik düzeyde bilen ve akademik düzeyde çalışmalar yürütebilecek uzmanı var mı?
· Alman vakıflarının Türkiye'deki faaliyetleri gibi ,Almanya'da faaliyet gösteren kac tane Türk vakfı var? Ne tür faaliyetleri var bunların?
· Türkiye'nin resmi yurtdışı temsilcilikleri ne işe yarıyor? Askerlik ve pasaport işlemlerini mi yürütüyorlar?...Bu işler için mi devlet kasasından bu temsilciliklere para ödeniyor? Elçilikler gönderilmek ve geri çekilmek için 'elçi' gönderilen birimler mi?
Herşeyden önemlisi Türkiye'nin bu konularla ilgili tutarlı, kendisinin de anladığı, uyguladığı, bir dış politikası var mı?
Avrupa denen coğrafyada, iskembe-i kübradan sallamak, dayılanmak, böğürmek, hakaret, etmek, tipik-basit Ortadoğu güzellemeleri, teşbihleri, vecizeleri ile, içi boş, cümleler kurmak, duygu sömürüsü yapmak, para etmiyor.
Sarkozy iç siyasete oynuyormuş…Türkiye neye oynuyor? Sarkozy en azından neye oynadığını biliyor ve Fransa'nın, Türkiye'den katbekat üstün en azından tutarlı bir devlet politikası; dış politika haritası var. Cadı kazanı coğrafyasındaki Türkiye'nin dış siyaset çizgisi ne derece tutarlı? Arap dünyasında oynamak istediği rol ne işine yarıyor/ yaradı/ yarayacak?
Yanlış yanlışla düzelmez
Her yıl, belli gündemler yaratılmamışsa eğer, nisan ayına yaklaşılırken Türkiye'nin önüne sürülen bir Ermeni kartı var. Bu gerçek karşısında Türkiye'nin tavrı, -en berbat tabirle- yumurta ……. geldiği zaman iç ve dış siyasete böğürmek, tehdit sallamak, oraya buraya heyet göndermek olarak özetlenebilir.
Bunun dışında son derece cahilce ve düşüncesizce 'siz de katliam yaptınız' diye karşı tarafa ders vermeye kalkışmak gibi abesle istigal eden bir çemkirme durumu var Türkiyeli siyasetçilerin, vs..lerin.
Fransa'ya, ' siz Cezayir'de Ruanda'da katliam yaptınız demenin 1915 olayları ile ne tür bir alakası var, bu nasıl bir savunma tezi?…akla zarar…
Yanlış yanlışla düzelmez, pislik pislikle temizlenmez.
Ayrıca Türkiye toplumunun en ciddi olayları dahi sulandırma, değersizleştirme gibi bir özelliği var. Ciddi konularda fikir sahibi olmayan cühelanın (cahiller bilgisizler) bu konularda ahkam kesmesi, sosyal medyada geyikvari aksiyonlara girişmesi son derece üzücü; magazin figürlerinin böylesine olaylara magazinsel yaklaşımları son derece itici, tiksindirici…
Samimiyetsiz yaklaşımlar
Örnekleyelim:
Hükümet tarafından açıklanan yaptırımların içi boş anlamsız…Tamamen oyalama, hedef saptırma taktiği. Ne ekonomik ne de siyasi ilişkiler ciddi anlamda zarar görmez bu sekilde ki, görmesi de gerekmiyor…Amaç bağcıyı dövmek değilse tabii…
Türkiye herşeyden önce ciddi bağlamda 1915 olaylarını kendi halkına meclisine anlatmalı, kendini bilinçlendirmeli, kendi birimlerini kurumlarını bilinçlendirmeli: 1915'te ne oldu? Hangi etnik-dini azınlıklar birbirine ne yaptı? Bunlara hangi milletler yardım etti, bu olayların adı ne vs…yüzlerce soruya yanıt bulmalı ve bunu kendi topraklarında yaşayanlara açıklamalı. Yani esaslı bir ortaöğretim tarih dersi verilmeli… Sonra dış dünyaya cevap vermeli, ağlamadan, hakaret etmeden, böğürmeden…İlkeli ve kararlı bir tutumla…
Sosyal medyadaki, Fransız ürünlerini protesto aksiyonları, ciddiyetsiz, aptalca…Daha önce de İsviçre ürünlerini mi boykot/protesto etmiştiniz? Hatırlayamadım? Şimdi ne yapıyorsunuz?
Geçmişte de A. Öcalan hikayesinde İtalya'yı mı boykot etmiştiniz, marulları yerlerde çiğneyenler mi vardı ne? Anımsayamadım….Genlerimizde var, balık hafızası hafızamız ;-)
Şimdi de L'oreal Louis Vuitton ürünlerini boykot çağrıları vardı…iyi ki bir L'oreal öğrenmişsiniz, ya da birkaç çanta parfüm markası…oysa adını bilmediğiniz ürünlerini kullandığınız bir sürü şirket var, ama boş işlerle uğraşanların, toplumu oyalamaya çalışanların ilgi alanı değil bunlar…
Sahi, inkara ceza yasasının Fransız meclisinden geçtiği günlerle eşzamanlı olarak (tesadüfi ;-) Yaşar Kemal de en yüksek mertebeden nişanla onore edilmişti, Fransa tarafından. Protesto eden oldu mu? Sosyal medyada da sordum, dut yemiş bülbüle döndü millet… Duttan başka birşey yenmez tabii bu durum karşısında…Y. Kemal ne düşünüyor acaba 1915 hakkında? ;-)
Özüne 'fransız kalmak'
'Ekonomimizi..bizi kıskananlar …' diye cümle kuranlar var 1915 olaylarını gündeme getirenlere karşı. Yani buna ben bile gülüyorum ki, elin Fransızı ne yapar siz düşünün. Bunu elin Avrupalısı diye genişletelim; ben Almanya'da çok sık karşılaşıyorum Türkiye'nin tepkileri ve 1915 ile ilgili sorulara…
Yıllardır yapılan yanlışlar hala yapılmaya devam ediyor, ülke külliyen tarihine, köklerine, kimliğine, acılarına, sevinçlerine, kısaca 'özüne' fransızlaştırılıyor, yabancılaştırılıyor. Kendine yabancılaşan kimliksezleşen bireyler kendilerini savunamazlar
Bu durumda Fransız meclisi ya da baska meclisler 1915 olaylarını soykırım olarak tanısa ne olur tanımasa ne olur? Bu yasa senatolardan geçse ne olur geçmese ne olur? Siz kendi 'meclisinizde' bu sorunu halledemedikten-sorununuza Fransız kaldıktan sonra….
Hülya Sancak