Aygül Özkan’ın Çığlığı
50 yılın ardından Almanya'nın ilk Türk kökenli bakanı Aygül Özkan ve onun gibilerin sesini duy(a)mayanlara atfen...
Almanya'da bu günlerde tarihe geçen bazı değişiklikler yaşıyoruz. Hıristiyan Demokrat Parti (CDU)'nin iktidarda olduğu Aşağı Saksonya (Nidersachsen) Eyaleti Başbakanı Christian Wulff kabinesinde bir değişiklik yaparak 38 yaşındaki Aygül Özkan'ı Sosyal İşler Bakanı olarak görevlendirdi. Hem Almanyalı Türkler hem de Almanya ve Almanların alışık olmadıkları bu değişim, son günlerde herkesin dilinde.
Bazı siyasi analizciler bunun seçim öncesi oy toplama amacıyla yapılmış bir hamle olduğunu iddia etseler de, Wulff'un bu ezber bozan tasarrufu, riskli olduğu kadar cesur ve tarihe geçen bir karar oldu. CDU gibi muhafazakar bir partinin böyle bir karara imza atması farklı partilerde siyaset yapanlara kadar bir çok kişiyi sevindirdi. Zira, Almanya'da 50. yılını önümüzdeki yıl tamamlayacak olan Almanyalı Türklerin diğer alanlardaki başarılarına bir başarı daha ekleniyor, bir 'ilk' daha başarılmış oluyordu.
Gerek Almanya gerekse Almanyalı Türkler için çok olumlu olan bu gelişmenin tam olarak algılanmasına bile fırsat verilmeden bir taraftan Alman medyasının halk üzerinde çok etkili olan bir bölümü, bir taraftan katolik ve protestan kilisesi yetkilileri ile CDU içerisindeki bazı siyasetçiler yaptıkları sorumsuz yayın ve açıklamalarla, bu olumlu havanın yerini farklı bir tartışmanın almasını sağladılar. Ne diyelim? Hedefledikleri buysa tebrik etmek lazım. Çünkü bunu başardılar.
AGÜL ÖZKAN’I TANIYALIM
Sevgili okuyucular,
isterseniz yaşanan olayların biraz öncesine gidelim ve işe Aygül Özkan'ı kısaca tanıyalım. Hamburg'da doğan Özkan Hamburg Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ndeki eğitimini başarıyla tamamladıktan sonra iş hayatına Deutsche Telekom şirketinde atılarak kısa sürede aynı şirkette idari görevler üstlenecek kadar işinde hızla yükselmiş. Daha sonra bu şirketten ayrılarak aynı sektörden TNT Lojistik şirketine geçen ve bu şirkette Kuzey Almanya müdürlüğüne kadar yükselen Aygül Özkan aynı zamanda çeşitli sivil toplum örgütlerinde aktif olarak görev almış. 2004 yılında CDU'dan politikaya giren Aygül Özkan iş hayatındaki başarı grafiğinin bir benzerini siyasette de yakalayarak eyalet milletvekili olmuş. Ana hatları ile Özkan’ın hayat hikayesi bu şekilde özetlenebilir.
FİLM BAŞLIYOR…
Şimdi bu aşamadan sonra yaşananları bir film şeridi gibi gözümüzün önünden geçirelim… Yukarıda hayat hikayesini özetlediğimiz bu başarılı genç, Aşağı Saksonya Eyaleti Başbakanı Christian Wulff’un da dikkatini çekmiş olacak ki, Wulf bu başarısı tartışma götürmez olan genç siyasetçiyi eyalet hükümetinin bir üyesi olarak görevlendirme yolunu seçiyor.
Buraya kadar olay normal olarak seyrediyor. Bu normal seyirden çıkar sağlayamayacak olanların bir şekilde devreye girmeleri lazım.
Nitekim, Almanya'nın en meşhur bulvar gazetesi 'Müslüman Bakan' manşetini atıveriyor ve bakın sonra neler oluyor... Bu anlayışta olan gazete ve yayın organlarının benzer yöndeki yayınlarının etkisiyle, hayatı başarılarla dolu bir kişinin başarısı değil, etnik ve dini kökeni konuşulmaya başlanıyor.
Bu tartışmalardan rahatsız olan çiçeği burnunda bakan Aygül Özkan daha önce de Federal Anayasa Mahkemesi kararıyla tescil edilen karara atıfta bulunarak : 'Alman okullarında dini semboller olmamalıdır.' şeklinde bir açıklama yapıyor.
Genç politikacı, kendisine saldıranlara aslında bu açıklamasıyla :'Etnik ve dini kökenimi bir tarafa bırakıp, beni icraatlarımla değerlendirin.' demeye çalışıyor. Fakat karşı taraf ara vermeden ve daha şiddetle vurmaya devam ediyor. Düzenli bir şekilde medyada çıkan olumsuz haberlerin etkisi ve gazıyla, katolik ve protestan kilisesi yetkilileri Özkan’ın bakanlık görevine başlarken ettiği yemine atıfta bulunarak, 'Gott ile Allah aynı değil(!)' diyecek kadar olayı ileriye götürerek belden aşağı vurmaya başlıyorlar. Hatta bir CDU’lu siyasetçi, 'Almanya’da daha fazla değil, daha az Müslüman’a ihtiyaç var.' deyip, ardından da baskılar karşısında çizmeyi epeyce aştığının farkına vararak özür dilemek zorunda kalıyor.
Şimdi bir de olaya bir başka açıdan bakmaya çalışalım…
CDU gibi muhafazakar bir partinin Türk kökenli bir siyasetçiye bakanlık yolunu açması zor ve riskli bir hamledir. Özellikle Christian Wulff bu riski alma cesaretini sadece sözleriyle değil, aynı zamanda icraatıyla da ortaya koyduğu için ayrıca tebrik edilmelidir. Sayın Wulff’u bu kararı almasında etkili olan anlayış, Almanya’nın güzel geleceği için yapması zorunlu olan çok önemli bir anlayıştır aynı zamanda.
Niçin mi?
Almanya’da doğan ve eğitimlerini yine Almanya’da tamamlayan, zor olan şartlara rağmen başarıyı yakalayan yüzlerce Aygül Özkan’ın yukarıda özetlemeye çalıştığım süreci takip ederken içlerinden geçenleri adeta duyar gibiyim.
Ne mi söylüyorlar?
Kulak veren ve sadece duymayıp dinleyen herkesin kulağına küpe olacak sözleri gelin hep birlikte dinleyelim: ' Gerek Türkiye gerekse Almanya tarafından yeterince tanınamayıp anlaşılamayan bizler, ailemizin olağan üstü gayretleri sonucu Almanya’da aldığımız eğitimle, yakın gelecekte Almanya’nın bize kazandırdığı bu kazanımları, yine Almanya’nın menfaati için seferber etmek ve Almanya’yı daha yukarılara taşımak için çaba harcamak istiyoruz. Doğduğumuz ve vatanımız kabul ettiğimiz ülkemizin bu yüküne 'omuz verme' isteğimizi ve bu sesi iyi analiz edip anlamaya çalışın.'
İşte Almanya bu sesin sahiplerini anlayabilir ve uzattıkları eli geri çevirmeden Almanya’nın bu yeni yıldızlarının sisteme entegrasyonunu sağlayabilirse, işte o zaman kazanan Almanya olur.
Söylemesi bizden...
Uygulayıp uygulamama konusunu da devlet büyüklerine bırakalım…
Arif Şentürk
senturk(at)almanyabulteni.de
GÜNÜN SÖZÜ: 'Bakan olarak görevlendirilerek ödüllendirilmem, aynı zamanda beni yetiştiren ailemin de ödüllendirilmesi anlamına geliyor.' (Aygül ÖZKAN – Aşağı Saksonya Eyaleti Sosyal İşler Bakanı) |
GÜNÜN SORUSU: Yapılan işleri ne zaman yapan kişiye göre değil, doğru ve iyi olup olmadığına göre değerlendirmeyi öğreneceğiz? |