-
Aa
+
 
 

Almanya seçimlerinin önemi

Almanya’da Merkel sonrası dönemi belirleyecek olan seçimleri başta Avrupa ülkeleri olmak üzere, birçok ülke tarafından yakından takip edildiğini söylemek yanlış olmaz. Zira Almanya’nın Fransa ile birlikte Avrupa Birliği (AB) siyasetine yön veren iki  önemli aktörden biri olduğu biliniyor. Hatta Almanya’nın Avrupa’nın en büyük, dünyanında dördüncü ekonomik gücü ve AB bütçesine en fazla katkıda bulunan ülke olduğu düşünüldüğünde, Berlin’in Paris’ten daha etkili olduğunu ifade etmek gerekir.

Bu nedenle, başta AB’nin ekonomik desteğine daha fazla ihtiyaç duyanlar olmak üzere, bütün AB ülkeleri Almanya’da kurulacak yeni hükümetin başına kimin geçeceğini, koalisyonun hangi partiler arasında yapılacağını ve Almanya’nın bundan sonraki AB politikasının nasıl olacağını merak ediyorlar. Merak eden ülkeler arasında Türkiye´nin de olduğunu belirtmemiz gerekir. AB ile müzakerelerinin yalnız 2013 yılında imzalanmış olan "Geri Kabul Antlaşması" üzerinden yürüdüğünü düşündüğümüzde, seçim sonrası hükümet Türkiye için daha önem kazanmaktadır.

Almanya seçimleri geçmişten günümüze ABD ve Rusya açısından önemli olmuştur. İki ülkenin de Berlin’de iktidarın kimin olacağını önemsediğini ve bu konuda siyasetlerini belirlediklerini, buna yönelik çaba gösterdiklerini belirtmemiz gerekecek. Almanya´ya, ABD açısından bakıldığında, kıta Avrupa´sında önemli ve staratejik bir müttefik. ABD´nin özellikle Çin ve Rusya’ya karşı siyasetlerinde Almanya önmeli bir rol almaktadır. Almanya´nın, bilhassa Çin´in küresel rekabetine karşı son yıllarda ABD ile orrtak hareket ettiğini görebiliyoruz. Bunlar ve birçok etkenleri gözönünde bulundurduğumuzda ADB, Almanya´daki seçimlerde geçmişte olduğu gibi bu seçimde de CDU (Atlantikçi olması) ve Yeşiller Partsi‘nin kazanmasından yana tavır belirleyeceğini söyleyebilirim.

Peki Rusya, AB ile son zamanalarda yaşanılanlar ışığında Almanya seçimlerinde Sol Parti ve SPD’nin başarılı olmasını arzu ediyor.

Almanya seçimlerinin Türkiye açısından önemine bakmak gerekirse, iki ülke arasındaki ekonomik, kültürel ve siyasal bağların yoğunluğu düşünüldüğünde Berlin’de kimin başbakan olacağının Ankara açısından hayli önemli olduğunu vurgulamam gerekiyor. CDU’nun koalisyonun büyük ortağı olarak kalması, Almanya’nın Türkiye politikasında büyük değişiklikler olmayacağı anlamına gelecektir. Unutulmamlı ki CDU Başbakan adayı Armin Laschet, Almanya´daki Türklerin çifte vatandaşlığa geçişini uygun görmeyen, Türkiye´nin AB üyeliğini istemeyen bir siyasetçi kimliğine sahip. Yeşiller’in koalisyona girecek olması ise Türk-Alman ilişkilerinde ciddi kırılmalara yol açabilir. Türk-Alman ilişkileri açısından en olumlu hükümet modeli, Sosyal Demokrat Parti (SPD), Yeşiller Partisi ve Sol Parti koalisyon hükümeti olabilecektir. Yeşiller ve Sol Parti içinde Türkiye karşıtlığına karşılık, SPD koalisyonun büyük ortağı olarak bir denge unsuru olarak görülebilir.

Almanya´da Sol iktidar olabilir mi?

Son kamuoyu yoklamaları 15 yıl aradan sonra Sosyal Demokrat Parti (SPD) birinci parti olarak çıkacağını göstermektedir. Bu durumu oluşturan en önmeli esas, yıllar sonra SPD´nin, emek kesimini ve onların temsilcileri sendiklara yüzünü dönmesi, toplumsal adaleti sağlayacak sosyal devlet yapısını güçlendirmek istemesi, egitimde eşitlik ve iklim gibi konulara ağırlık vermesidir. Bu başlıkların içini doldurarak siyasi reçetesini (seçim programını) topluma malettiğini görmekteyiz.

Yeşiller ve Sol Parti de yaşanan yükselme ile 26 Eylül sonrası SPD önderliğinde bir "Sol Koalisyon Hükümeti" söz konusu olabilir. Buna Almanya kadar, AB´nin ve dünyanın ihtiyacı olduğunu düşünmekteyim.


Erdal Tekin
AB Uzmanı.