-
Aa
+
 22/11/2011

Kaçkarların zirvesi: MARSİS

MARSIS

Marsis, Kaçkar Dağları'nın, Rize'nin Fındıklı ilçesi ile Artvin'in Yusufeli ilçesi arasında kalan 7. büyük zirvesinin adı. Ancak aynı zamanda, geçen hafta Almanya'nın Duisburg kentinde mükemmel bir konser veren ve Korhan Özyıldız (vokal), Ceyhun Demir (kemençe), Mustafa Gökay Ferah (Tulum), Çağatay Kadı (elektrik gitar), Evren Arkman (bas), Yaşar Kadir Baş (davul), Cem Yılmaz (klavye)'dan oluşan 'Karadeniz Rock' grubunun da adı Marsis. Grubun solisti Korhan Özyıldız'la Almanya Bülteni redaktörü Hülya Sancak, bir söyleşi yaptı.

Pek çok kişi Marsis'in ne anlama geldiğini/ne olduğunu bilmiyor bu ismi neden seçtiniz?

Korhan Özyıldız: Marsis'in eteklerindeki, Rize'nin Fındıklı ilçesi, benim ve grubun kemençecisi Ceyhun'un doğum yeri. Marsis bizim için, çocukluğumuzun geçtiği topraklardaki görkemin, endamın simgesi. Aynı zamanda da yayla kültürünün bir simgesi. Hem Artvinlilerin hem de Rizelilerin, oradaki tüm insanların ortaklaşa kullandığı yaylaların olduğu ve bütün Karadeniz'i gören bir yer Marsis. Biz de burası bizim için 'bütün düyaya bakabileceğimiz' bir yer diye düşündük, Marsis koyduk grubun adını.

Almanya'daki üçüncü konser sonrası bir dinleyici kitlenizin oluştuğunu söyleyebilir misin?

Özyıldız: Yavaş yavaş oluşuyor diyebilirim. Eğlenmeden çaldığımız bir konser yok. Biz eğleniyoruz, gelenler eğleniyor dolayısıyla, bir şekilde amacımıza ulaşıyoruz. Almanya'ya ne albüm geliyor, ne de gereken reklam ve tanıtım yapılıyor. Ama buna rağmen Almanyadaki dinleyici kitlesi çok özel ve güzel; dinleyici grafiği giderek yükseliyor, Köln konserlerinden sonra bu üçüncü ve en kalabalık konserimiz oldu, 4. ve daha sonraki konserlerimizde dinleyici kitlemizin daha da artacağını düşünüyoruz.

Almanya'da Karadeniz Rock denince, dernekler bu müziği ve felsefesini tanımayanlar, işin otantik-klasik tarafıyla ilgileniyor ve bizden de bu müzik türünden de uzak duruyor. Oysa biz bunu kırmaya çalışıyoruz; biz evrenselleşme çerçevesinde rock müziğin ruhuyla Karadeniz'in enerjisini birleştirip 'Karadeniz Rock' yapıyoruz. Biz burada, Almanıyla, Türküyle, Afrikalısıyla, Lazıyla tüm halklardan insanlarla beraber olmak istiyoruz.

Marsis bulunduğu yeri nasıl değerlendiriyor?

Özyıldız: Bizim için medya tarafından şişirilmiş birden bire parlayan bir grup olarak anılmaktansa, gerçekten yaptığımız müzikle, sözlerimizle insanların bizi beğenip zirveye taşıması daha önemli ve değerli. Üstelik her geçen gün bizimle olan yanımızda duran bize katılan insanların sayısı artıyorsa, bu bizim için, yaptığımız müzikle insanlara birşeyler verdiğimizin bir göstergesi.

MARSISMARSIS

Rock ve de etnik rock..zor bir yolculuk değil mi?

Özyıldız: Evet, kolay değil.. Bu müziği yapan insanlar rockın birleştirici ruhuyla sistemde yanlış giden şeylere, sorunlara, karşı durmuş insanlar. Rock sadece bir müzik türü değil bir felsefe, biz bu yönüyle bakıyoruz müziğe. Bu yüzden rock müzik yapıyoruz.

Ne söylüyor Marsis insanlara?

Özyıldız: Marsis öncelikle elbette bir müzik grubu. Biz insanlar için müzik yapıyoruz, müzisyenin toplumsal sorumluluğu çok yüksek. Son zamanlarda bunun her ne kadar altı boşaltılsa da system tarafından, başka şeylere yöneltilse de, bunun unutulmaması gerektiğini düşünüyoruz.

Müzik birçok şeyi değiştirebilir. Müzisyen dinleyenleriyle birlikte bir akım bir güç oluşturabilir, bir karşı duruş geliştirebilir. Bizim sistemlerde karşı olduğumuz birçok şey var; mesela, Almanya'da güncel olduğu için örnek vermek istiyorum ırkçılık. Ya da yaşamı yok eden nükleer enerji, dünyanın günden güne zehirlenmesi, bu savaşlar… bunlar bizim karşı olduğumuz ve müziğimizle karşı duruşumuzu göstermek istediğimiz konular.

Temelde insan, iyilik ve güzellik olması için mücadele ediyoruz. Şu an yaşadığımız çirkin olayların değil de güzel şeylerın yaşandığı başka bir dünyanın mümkün olabileceğine inanıyoruz ve bunu insanlara iletmek, anlatmak istiyoruz.

Almanyadaki sevenlerinize neler söylemek istersiniz?

Özyıldız: Almanya'da çok coşkulu bir dinleyici kitlesi var. Ben, yerel değerlerimizi, geldiğimiz yeri unutmadan, ama yerinde de saymadan dünyaya açık olmamız gerek diye düşünüyorum. Daha fazla okumak daha fazla araştırmak, olaylar üzerinde daha fazla kafa yormak, sorgulamak, yanlış giden şeylerde sesimizi yükseltmemiz gerek diyorum.

Son dönemde Almanyada gündeme gelen bu ırkçı cinayetlere bir kez daha değinmek istiyorum çünkü bu çok üzücü. Bu faşizmin ne kadar kötü bir şey olduğunu bir kez daha gösteriyor ve buna bir şekilde tepki vermek gerekiyor. Elli yıldan beri bu topraklarda Almanlarla birlikte sorunsuz bir şekilde birlikte yaşayan, çalışan bu ülkenin ekonomisine her bağlamda katkıda bulunan emekçilerin, aşırılığa milliyetçiliğe, başka tür bir ırkçılığa kaymadan, kesinlikle şiddete yönelmeden, nasıl dostça, kardeşçe bir arada yaşanabileceğini göstermelerini istiyorum.

Söyleşi ve fotoğraflar : Hülya Sancak – (Almanya Bülteni)