Dostluk çağrısı
Türk-Alman tarihi münasebetleri bir hayli eskiye dayanır. En az 160 sene öncesine. Osmanlı’dan başlayan iki ülkenin dostluk münasebetleri gerek ikinci dünya, gerekse Çanakkale Savaşı sırasında da kader birliği yapmış iki ülke omuz omuza savaşmışlardı. Kısacası geride unutulmaz hatıra ve izler bıraktilar. Bu birliktelikte ağırlıklı olarak Almanlarla askeri, ulaşım, telgraf, telefon, demiryolu, alanlarında yardımlaşmaya gidilmişti. Almanya uzun bir zaman diliminde Osmanlı kuvvetlerine eğitim ve lojistik hizmet vermiş, nizam intizam verip, orduyu düzene koymuştur. Hatta bunlardan General Otto Liman Von Sanders senelerce Osmanlı üniforması giymiş, Von Moltke, ve Von der Goltz gibi generaller de olmak üzere, uzun yıllar yardım ettiler.
Ve şimdi bakıyoruz , bu tarihi dostluktan Alman dostlarımız açısından en ufak bir işaret dahi kalmadığına üzülerek şahit oluyoruz. Gönül istiyor ki, o tarihi dostluk her iki ülke halkı tarafından devam ettirilsin. Hiç şüphesiz bu gün izinini Türkiye’de geçiren bir çok Türk vatandaşı, ya da Türk kökenli Alman vatandaşımız var. Yeri geldiğinde bu insanlar Türkiye’de Almanya aleyhinde tek kelime söyletmiyorlar. Ben kendimden biliyorum. Senelerdir ekmeğini yiyip, ömrümüzü geçirdiğimiz çocuklarımızın doğup büyüdükleri ikinci bir vatanımız Almanya. Şimdi madalyonun diğer tarafını çevirip, Alman basınının Türk Hükümeti hakkında yazdıklarına bir göz atalım. Cumhuriyet Gazetesi’nde yer alan haber göre, Türkiyede yolsuzluk soruşturmasının ortaya çıkması üzerine, yaşanan gelişmeler Alman basınında şu tepkilere yol açtı:
Süddeutsche Zeitung: İslamcilar da çalıyormuş. Türkiye’de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan etrafında görülen yolsuzluk skandalı, islamcı siyasetçilerin de bu konudaki masumiyetinin bitişi anlamına gelebilir.
ZDF ikinci devlet televizyonu: Erdoğan için tehdit sokaktan değil, yargıdan geliyor. Erdoğan yargı ile açık bir güç savaşına girmiş durumda.
Die Welt : Yolsuzluk Erdoğan’ın kendisine ulaştığı için diktatörce davranıyor, hukuk devletini devre dışı bırakmaya çalışıyor. Buna göre Türkiye’nin önüde iki ihtimal var: Ya Erdoğan önümüzdeki yıl gücünün bir kısmını, bir sonraki yıl da belki tamamını kaybedecek, ki bu durumda Erdoğan hapse girebilir. Ya da Türkiye zaten zayıf olan demokrasisini ve her şeyini kaybedecek.
Frankfurter Neue Presse: Türkiye artık model ülke değil. Türkiye’nin demokrasisini tehlikeye atan islamcı eğilimler değil, Erdoğan’ın çevresindeki kibir ve yolsuzluk diye yazıyorlar. Bizde diyoruz ki, diğer AB ülkelerine gösterdiğiniz hoşgörü, nezaket ve dostluğu bize de gösterin.
Evet, diğer yandan Alman Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Türk asıllı Cem Özdemir, yolsuzluk suçlamalarının aydınlatılmasını isterken, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e benzetti deniyor. Hani bizde bir söz vardır. Dost dediğin kötü günde lazım olur diye. Bu dünya hayatında hiç birimiz kötülükle hiç bir yere varamayız. Önemli olan iyilik yapıp, güzel sözler söyleyebilmektir. Bu da kişinin kimliğini ortaya koyar. Bu bizim Cem, son beş altı sene içerisinde Türkiye hakkında müsbet sözler etmeye başladı. Özellikle 90’lı yıllarda nedendir bilemiyorum, devamlı Türkiye aleyhinde demeçler verip, ülkemizi yerden yere vuruyordu. Hatta size bu konuda bir hatirami anlatayim;
1998 senesinde benim genel başkan yardımcılığını yaptığım Hür-Türk, Türk-Alman Dostluk Federasyonu’nun Genel İdare Kurulu toplantısında bir konu görüşülürken, söz Cem Özdemir’e geldi. Bizim o zamanki genel başkanımız Dr. Hans Stercken şöyle bir cümle kullanmıştı: Eğer ben Cem Özdemir’in Türkiye lehinde söylediği bir sözü duyayım, hepinize bir akşam yemeği ziyafeti vereceğim demişti. Sonuç olarak şunu söylemek istiyorum. Biz insanlara bu dünyada yaşamak için tek bir şans verilmiştir. İki değil. Bu tek şansımızı her zaman iyi yolda kullanma gayreti içerisinde olmalıyız.
Allah katinda en muteber hayır, onun kullarına iyilik yapmaktır. Gerek Türkiye ve gerekse Almanya her iki tarafta bizim vatanımız. Bu her iki vatan hakkındaki düşünce ve niyetlerimiz de devamlı sevgi, özlem, hoşgörü ve iyilik buketinden oluşmalıdır. Bundan başka duygu ve düşünceler bize hiç bir şey kazandırmaz. Dolayısıyla, insan arzu ettiği hedfine ancak iyilik yaparak ulaşır, kötülük yaparak değil.
Hasan Tekin