Düsseldorf’ta Yağmur Berlin’de Hakimler!
İstanbul başta olmak üzere, yağmurun çok yakıştığı şehirler vardır..bunlardan birisi de Düsseldorf’tur nezdimde.
Çakan şimşeklerden şarkılar ordüğüm, yağmur damlalarından odünç aldığım kelimelerle şiirler devşirdiğim bu güzel şehirde sadece mecbur kaldığımdan değil, orada bulunmak bir keyif olduğundan severek sürdürdüm yaşamımı yıllarca. Pek çok göçmenin de aynı duyguları paylaştığına inanıyorum bu ülkedeki farklı farklı yerler için… kimisi Hamburg’u özler, kimi Frankfurt’a sevdalıdır kimi ille de Berlin der…bir toprağa senelerini vermiş insanlar zamanla o diyarla özdeşleşir toprakla insanın kimyasının özdeşleşebileceği kadar uzun bir süredir 30- 40- 50 yi..çocuklarımız bura hastahanelerinde doğmuş, buralarda aşık olmuş, evlenmiş acı tatlı bir omür geçirmişiz.. memleketi ne kadar özlesek te, yaşanmaz buralarda yahu diye sık sık sitem etsek te bir şekilde bağlanmışızdır buralara.. acı vatan deriz ya; acı da olsa vatan olmuş demek ki bizlere…
Evet bunca zaman geçince aradan toprakla insan arasında bir alışveriş oluyor bir mutabakat sağlanıyor da insanla insan, yahut şöyle diyelim yabancıyla Alman arasında bir gonülbağı, bir köprü kurulamıyor.
Zira biz bu duygularla boğuşur, kafamızda ve gönlümüzde bu ülkeye bir yer hazırlamaya çalışırken 'ev sahiplerimiz!' kapıda ellerinde bir kova su bizi salavatlamaya hazır beklemekteler bu arada..
Yahu amma uzattılar bir an evvel gitseler de biz de yatıp uyusak! diye misafirini baygın baygın süzen Nezaketsiz ev sahipleri…
Entegrasyon
Asimilasyon
Suç oranı
İşsizlik oranı
Eğitimsizlik oranı…
Değirmen taşına dönmüş kavramlar arasında öğütülüp duruyor yabancı kökenli nüfus
Hepimiz potansiyel suçluyuz
Hepimiz istatistik çizelgelerinde birer rakam
Her mağduriyetimizin ardından, kneipelerde:
Ama onlar da! diye başlayan cümlelerle konuşulur, tartışılırız
Hiç bir konuda anlaşamayan Almanlar
Sözkonusu yabancılar olunca
En dipteki ayyaş ve cahilinden
En tepelerde mevzilenmiş, mevkilenmiş tahsilli ve görgüsüz
Tahsilli ve terbiyesiz
Tahsilli, paralı, ve vicdansıza kadar bir konsensüse varıverirler
Bir genç kadın.. bir anne: parkta uğradığı hakaretin ardından hakkını aramak üzere gittiği mahkemede, hukukun gözleri önünde hunharca katledildi..beyni çürümüş, ruhunu şeytana satmış alcak bir ırkçı tarafından.. Hukukun gözleri önünde ve medeniyyetin göbeğinde…
Koskoca bir topluluk, Müslüman kökenli göçmenler de; ta seçtiği meslekten, doğurduğu çocuğa, çocuğuna verdiği terbiyeden, sürdürdüğü yaşam tarzına kadar tüm tercihlerinden dolayı hakarete uğradı gene aynı günlerde..
Bu iki olay birbirinden ayrı mutalaa edilemez.. Sarrazin denilen ırkçı, ayrımcı sosyal demokrat, o beynini ve ruhunu şeytana satmış katilden daha aşağı bir cürüm işlememiştir!
Vaktiyle bir Alman köylüsünün; Almanya’da hukukun varlığına inancını ifade etmek için söylediği tarihe geçmiş cümleyi tekrar ediyorum burada:
'Berlin’de hakimler var!'
Elhak doğrudur.
Ben de soruyorum:
O halde harekete geçmek için neyi bekliyorsunuz ey vicdan sahibi hukukçular?