-
Aa
+
 13/01/2013
 

Uwe'nin dönüşü - Ali Yağız

Basında zaman zaman farklı dinlerden ya da milletlerden birilerinin İslâm'ı seçtiği, Müslüman olduğu şeklinde haberler çıkar. Müslümanlar'ın bu tür haberlere yaklaşımları daha bir farklı olur. Çünkü kendilerinin inandığı dini başkalarının -genellikle titiz bir araştırma sonucu- kabul etmesi, farklı bir ifadeyle hidayete ermesi; kendilerinin de hidayet üzere olduklarının bir işareti olarak görürler. Bu nedenledir ki, bu tür haberler farklı bir heyacanla okunur.

Birkaç gün önce benzer olaya daha şahitlik ettik. Ekseriyetini milli ve manevi konularda hizmet üretmeye calışan Almanya‘daki çatı kuruluşlarından birinin Duisburg şubesi mensuplarının oluşturduğu gurubun çalıştığı büyük bir şirketin önde gelen yetkililerinden birinin İslam‘ı kabulü, yine bu grup tarafından düzenlenen sade bir törenle basına duyuruldu.

Bu gibi durumlarda merak edilen en önemli konu; kişiyi -İslâm‘ı seçmesinde- en fazla etkileyen konunun ne olduğudur. Merasimde İslâm‘ı din olarak seçen Uwe‘ye bu soru da soruldu. Vaktiyle İncil‘i okuduğunu, ama gerçek bir hıristiyan olarak yaşamadığını, yeni yeni Kur‘an-ı Kerim‘i okumaya başladığını belirten yeni ismiyle Bünyamin, kendisini en fazla ekileyen şeyin; yıllarca beraber çalıştığı iş yerindeki Müslümanların birliktelikleri olduğunu ifade etti.

Vakıa şu ki; Müslümanlar arzu edildiği düzeyde olmasa dahi, diğer kültürlere sahip olanlarla kıyasla bu konuda farklı bir profil sergiliyorlar ya da en azından dışarıdan öyle gözüküyor. Nitekim, her ne kadar dejenere olmaya başlamış olsa dahi, bugünkü Müslüman aile yapısı Kıta Avrupası'nda imrenilecek derecede farklı bir konumdadır. ‘Ben‘ eksenli Batı kültürüyle ‘Biz‘'eksenli Müslüman kültür arsındaki yarışta kimlerin galip geleceğini kestirmek bugün itibayriyle güç gözükse de, mevcut haliyle devam etmesi halinde ‘Ben‘in ‘Biz‘i altedeceği endişesi yaygın bir kanaat.

Özellikle Avrupa‘daki Müslüman ebeveynlerin gereken ihtimamı esirgemesinden, genç kitlenin Batı değerlerine meyilli yetiştiklerini söyleyebiliriz. Tedrici bir sürecin hakim olduğuna; kültürün ana ögelerinin Müslüman gençlikte basamak basamak eridiğine şahit olduğumuz Avrupa‘da, ileride telafisi belki de mümkün olamayacak sonuçların adeta başlangıcını yaşıyoruz.

Hülasa endişemiz; birlikteliğe olan hayranlığın Uwe‘yi Bünyamin‘e dönüştürmesine paralel, sorumsuzluğun ve vurdumduymazlığın tavan yaptığı günümüzde, ileride Bünyaminler‘in Uwe‘ye dönüşmelerine imkân sağlayacak derecede ihmâlkar olunmasıdır!

Hayatta her şeyin bir bedelinin olduğunu, arzuladığımız hayat tarzının ise, ancak belli bir bedelin ödenmesiyle mümkün olabileceğini belirtelim. Hasat zamanı ürünümüzün iyi olmasını arzuluyorsak, gereken bakımı da zamanında yapmamız gerekir. Atasözümüzün de işaret ettiği üzere; Kim ne ekerse, onu biçer!


Ali Yağız

aliyagiz@web.de