-
Aa
+
 13/01/2011
 

Nikahta keramet vardır derler

Geçtiğimiz hafta cuma günü bir aile dostumuzun nikah törenine iştirak ettim. Nikah töreni Hamburg’un tarihi ile özdeşleşmiş belediye sarayında (Rathaus) yapıldı. 20-30 kişilik bir grubun içinde Alman sayısı dikkat çekecek kadardı. Almanyada yetişen iki genç, başarılı üniversite hayatlarından sonra, üniversite hayatından daha zor olan evliliğin temelini atmak için adeta bu binanın tarihi figürlerini de şahit göstererek sonsuz mutlulukta birleşmek istiyorlardı.

Nikah töreninin başlama saatini beklerken Rathaus’un geniş koridorlarında elimde fotoğraf makinası ile gözlemlerimi dijital ortamda yaşatmak istiyordum. Objektifime takılanlardan bazılarını sizinle paylaşmak istiyorum.

Evlenecek çiftin etrafını sarmalayan genç Alman arkadaşları bakış ve davranışlarıyla çiftlere: sizi mutlu görmek bizi de mutlu ediyor… Ne güzel bir tablo çiziyorsunuz; aileleriniz ve sizi sevenler yanınızda .. bir de genç yaşta evlenmeniz bizim için çok güzel bir örnek… dercesine gıpta ve taktir ediyorlardı.

Objektifleri çevirdiğim başka bir köşede evlilik adaylarının Alman bayan arkadaşı omuzunda sırt çantası ve çantanın kenarına iliştirilmiş bir çiçekle salona iştirak etti. Genç çiftin mutluluğunu uzaktan kimseye fark ettirmeden izlemeye çalışırken hıçkırıkla içten içe ağlarken benim objektifimden kaçamıyordu. O kadar ağladı ki, sanki gözyaşları hiç durmayacak sandım. Benim nazarımda bu gözyaşları hediye olarak getirdiği çiçeklerden daha manidardı.

Nikah saati gelmiş, nikah salonuna giden geniş ve yüksek merdivenleri adımlayanlar, eski sarayın kral ve kraliçesi değil; Almanya’ya işçi ailesi olarak gelmiş bir neslin başarılı ve parlak gençleriydi, yani Almanya’nın geleceği, Sarrazin’in olmadığı bir Almanya’nın neslini devam ettirecek yeni jenerasyon.

Bu nikahı entegrasyon nezdinde önemli kılan neydi? Sadace nikahı olanların Türk olması mı? Ya da bu nikaha Almanların da iştirak etmesi mi? Nikahın Hamburg’un tarihi bir binasında olması mı? Yoksa gelin adayının başının örtülü mü olması?

Bu faktörlerin hepsinin birarada bulunması, Almanya’nın geleceği hakkında olumlu düşünmemize yardımcı oluyor. Gelecek nesiller ne Hungtinton’un kültürler savaşına, ne Sarrazin’in modern ırkçılığını, ne de Bayan Merkel’in çokkültürlülüğün bittiği tezine itibar etmiyordu. Bu kanımı destekleyen nikah töreni örnekleriyle devam etmek isitiyorum.

Nikah sonrası programda yemek vardı, fakat cuma namazı ile çakışan vakitte erkeklerden bazıları namaz için müsade isteyince; Alman gençlerden ikisi de namaza gelip camiyi görmek istediler. Camideki imamın hutbeyi Almanca vermesini de düşünecek olursak, camilerimizi bile bu topluma entegre etmişiz dedim.

Birarada yenilen yemekte ihtiyaca göre Almanca ve Türkçe konuşuluyordu. İki dilin birbirine alternatif olmadığını, bir zenginlik teşkil ettiğine de şahitlik etmiş oldum. Bir bayanın Türkçe öğrenmek istiyorum demesine karşılık; biz Almanca öğrenemeyince siz Türkçe öğrenmeye mi karar verdiniz deyişimdeki ironiyi anlamış olsa gerek ki, tebessüm etti.

Balonların iplerine tutturulan ve havaya bırakılan dilek kağıtlarına ' Bayan Merkel çok kültürlülük öldü diyordunuz sizi de bu nikahta aramızda görmekten memnun olurduk' diye yazmadığım için içimde bir pişmanlık oldu.

Belki de nikahın şahitlerinin Sarrazin ve Merkel olması gerekiyordu.

Almanya’da yetişen yeni nesil kendini Almanya’ya ait hissediyor, yeter ki bu temiz ve samimi hisleri, Almanyanın göçmen ve iç politikasının malzemesi olmasınlar.

Türk gençlerinin düğün merasimlerinde Alman misafirleri görmekteyiz bundan sonra da görmeye devam edeceğiz.

Aklıma gelmişken Alman düğünlerinde de Türk misafirleri görmemiz mümküm olacak mı? Yoksa hala Türkler entegre olamıyor mu?

Yavuz Gündoğdu

yavuzguendogdu@yahoo.de

Not: Nikah memuru gelin adayına aileniz sizi zorla evlendirmiyor değil mi? sorusunu ihmal etmemiş.

Ben Almanya’da evlilik yapan Müslüman gençlere bu sorunun nikah töreninde resmi olarak sorulmasını teklif ederek yeni bir tartışma başlatmak istiyorum......