-
Aa
+
 31/01/2010
 

İkinci Neslin Almanya Serüveni

Tarihteki hiç bir göçün geriye dönüşü yoktur. Göç dalgalanmalarında inişler çıkışlar olabilir, kısmi geriye dönüşler ve yer değiştirmeler de sözkonusu olabilir. Fakat bugün gelmişseniz yarın kalıcısınız demektir.

Yaklaşık elli yıl önce geldiğimiz Almanya'da 'göç kavramı' burada yaşayan ikinci jenerasyon için kısmen, üçüncü jenerasyon için de tamamen sözkunusu olamaktan çıkmış durumda. Bu söylemin bilimsel bir dayanağı olmasa da tecrübeler bunu öngörüyor.

İnsan yaşadığı çevreye zamanla genetik uyum göstermeye başlar. Anadolu’nun sıcak insanları Almanya'ya ilk geldiğinde ,valizlerinde annelerinin örmüş olduğu yün kazak ve çorapları kulaklarında da annesinin 'evladım Alamanın memleketi pek soğuktur sıkı giyin üşütme emi' nasihatı vardı .

Her gün yağan yağmurdan şemsiyeyle korunmak yerine, hızlı adımlarla yağmurla yarışmakta ve kendini bir otobüs durağına yada bir apartman dairesinin girişine atarak, yağmurun dinmesini beklerken 'buranın ne havası ne suyu nede yağmuru. Ahhh güzel memleketim' diye şikayet nağmelendirir dilinde; hele birde iyi ıslanmışsa, bu öfkeyle başlar mırıldanmaya sıcacık evinde hanımının demlediği çayı yudumlarken…..

Peki ya sabahın erken saatlerine yağmur altında koşan bu garip Alamanlar….

3-5 dakika geç kalınan randevuya yüz göz oynatan bu garip insanlara ne demeli…

Otobüste, ayakta, metrolarda hep kitap okurlar, fakat pratik zekaları pek te azdır bu Alamanların ….

Patetesten başka mutfak kültürü olmayan, karpuzu kabuğu ile yemeye kalkan Alamanlar….diye devam eder.

Bu ve benzeri ifadeler göç kültürü olmayan , başka bir kültürle ilk defa karşılaşan ve kendi kültürünü savunma psikolojisine girerek, huzurlu olabilen bir neslin kültür penceresinden bakışı yansıtmaktaydı. Fakat zamanla bu pencerenin içinden yeni pencereler açılmaya başladı.

Alman hastanesinde, Alman ebenin elinde, Almanca ağlayan bir çocuk geldi dünyaya…

Almanya'ya entegrasyonu hastane içinde başladı ikinci jenerasyonun. Doktorun babasıyla ya da annesiyle Almanca konusmasını duydu. Farklı kültürlerden ağlayan çocuklarla aynı odada kaldı. Her ne kadar babaannesi onun için bir çift patik dokuduysa da C&A ürünleriyle giyimde entegrasyonu sağlamış oldu ikinci nesil.

Kindergartene gitmeden içinde şeker ve çikolata dolu koni şeklindeki kartonla okul çağının geldiğinin farkına varırken, herkes Almanca konuşurken, kendisine soru sorulmasından ve öğretmeniyle göz göze gelmekten çekindi ikinci nesil.

Ailesinin Türkiye'den getirdiği bal ve pekmezi yemeyip Nutellayı tercih etmesi, hele bir de ekmeğine bolca kalıp halinde sürüp yediğinde, ekmeğe diş kalıbının çıkması; Türkiye'deki amca ve teyze çocuklarının ağzını açık bıraktırırken, yediği lakritze bu nasıl ağız tadı derlerken, damak tadı kültürüyle Almanya’ya entegre olmaya başlamıştır ikinci nesil.

Türkiye'ye tatile gittiğinde deri futbol topuyla mahalleli çocukları başına toplayan , giydiği kramponla Rummenigge gibi gol atmaya çalışan, yere düşüp te yaralandığında farkında olmadan aua diyen ikinci nesil, edensel hisleriyle Almanya’ya entegre olmuştur. Bu yüzden hala ve teyzesinin kendisini şapur şupur öpmesini pek sevmez ikinci nesil.

Susam sokağını çocuksu hislerle izlerken, dick und doofu komik bulmakta fakat hala Kemal Sunal filimlerinden vazgeçemez ikinci nesil. Cüneyt Arkın abinin filimleriyle farklı bir tarihe sahip olduğunu şuursuzca farkında olurken, Almanlarla girmiş olduğu kavgada hep Battal Gazi’nin gücünü hisseder bileklerinde…böylece sınıf arkadaşı Almanın hatırasında bir Kara Murat Osmanlı tokatı varken, sosyal entegrasyonda problem yaşamaktadır ikinci nesil.

Üniversiteye gitmek, doktor ,mühendis ya da öğretmen olmak hayale gelmeyecek kadar uzaktayken, Ausbildung yapıp babası gibi kaynakcı olmayıp, araba tamircisi olmak isterken, eğitim entegrasyonunda yerinde saymaktadır ikinci nesil.

Yapmış olduğu ticari teşebbüslerle Almanları dönere entegre ederek, hem Almanya’nın ekonomisine faydası olan, hem de Türkiye'ye azımsanmayacak meblağda döviz bırakan ve gayrimenkul yatırım yapan ikinci nesil, ekonomik entegrasyonda başarılı oldu.

Almancası ileri düzeyde olmasa da, derdini anlatmakta, kendini ifade etmekte zorluk çekmeyen ikinci nesil, kendisini tamamen göçmen psikolojisinden kurtaramamışsa da, anavatana dönmeyi sadece bir alternatif olarak düşünmeye başlamış, fakat bunun zor bir ihtimal olduğunuda kabul etmiştir.

Bir sonraki yazımda üçüncü jenerasyonu ele alırken, Almanya'da kalıcı olduğumuzun yadsınmaz bir realite olduğunu vurgulamak istiyorum.

Yavuz Gündoğdu

yavuzguendogdu@yahoo.de