Löhrmann’ın öğretmenlere hitabı
Grußwort / Ministerin Sylvia Löhrmann am 01.12.2012 Türkischer Lehrerinnen- und Lehrertag der NRW TÖD e.V. in Düsseldorf (Kuzey Ren Vestfalya (NRW) Eyaleti Başbakan Yardımcısı ve Eğitim Bakanı Sylvia Löhrmann’ın 01.12.2012 tarihinde Düsseldorf’ta yapılan Öğretmenler Günü kutlamasında yaptığı konuşma.)
'Öğretmenler yeni nesil sizin eseriniz olacaktır' Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk bu sözlerle öğretmenlere olan güvenini ve ilgisini vurgulamıştır. Öğretmenlere dönük beklentiler yüksekti, zira onlar birinci dünya savaşından sonra oluşan genç bir cumhuriyeti muasır medeniyetlere taşıyacaklar, toplumun geneline okuma ve yazma öğretecekler, yeni Türkçe alfabeyi yerleştirecekler ve Köy Ensititüleri’nde olduğu gibi yeni eğitim metodlarını uygulayacaklardı. Tarihe baktığımızda, Türk öğretmenlerin bunu başardığını rahatlıkla söyleyebiliriz. ‚Türk Mucizesi‘ büyük ölçüde gerçekleşmiştir. İmparatorluğun enkazından, yükselme eğilimi ve azmi olan, ekonomik başarıları olan, sürekli olağanüstü bir toplumsal dönüşüm içinde olan, gelenekle çağdaşlığın ve Doğu ile Batı‘nın sentezini oluşturan, modern bir cumhuriyet doğmuştur. Bu vesile ile sizi, Türkiye kökenli öğretmenleri ve diğer bütün öğretmenleri gününüzden dolayı kutluyorum. Türkiye örneğinde, öğretmenlerin sadece bilgi aktaran kişiler olmadıkları, aynı zamanda öğrencilerine ve gelecek nesillere örnek ve öncü oldukları, çok belirgin bir şekilde anlaşılıyor. Bu sessiz devrime vesile olan süreç 24 Kasım 1928 de Halk Eğitim Okulları’nın açılması ile başlamıştır. Bu nedenle her yıl Türkiye’de, 24 Kasım’da öğretmenler günü kutlanır. Bu günde öğretmenlerin emekleri öğrencileri ve veliler tarafından daha da anlamlı bir şekilde ifade edilir. Bu günde küçük merasimler yapılır, öğretmenler devlet erkanı tarafından kabul edilir. İşte bu yüzden ben de sizin aranızda olmaktan mutluluk duyuyorum! Türkiye Cunhuriyeti’nin devrimlerinden özellikle kadınların istifade etmesi takdire şayandır. Bugün Türkiye’de her meslek gurubunda yönetici konumda olan kadınlar bulmak mümkündür. Türkiye’de kadınlar 1933’de, bazı Avrupa ülkelerinden çok daha evvel, seçme ve seçilme hakkına kavuşmuştur. Bu eğitimin nelere yol açabileceğinin güzel bir örneğidir. Eğitim sosyal kalkınmayı ve toplumsal dönüşümü ve gelişimi mümkün kılmaktadır. Eyaletimizde, bir çok öğrencimizin eğitim fırsatını değerlendirdiğini gururla belirtmeliyim. Özellikle göçmen kökenli öğrenciler eğitim sayesinde sınıf atlamaktalar ve böylelikle sadece kendi yaşamını değiştirmekle kalmayıp, bizim toplumumuzu da dönüştürmekte ve muazzam bir şekilde canlandırmaktadırlar. Bunlar toplumumuzu sadece ekonomik olarak dönüştürmüyorlar, aynı zamanda kültürel olarak ta dönüştürüp zenginleştiriyorlar. Öğrencilerimizin yaklaşık dörtte biri göçmen kökenlidir. Okullarımız bugün artık çok çeşitlidir, çok renklidir. Sadece 286.000 öğrencimiz Türktür veya Türk kökenlidir. 330.000 öğrencimiz Müslümandır. Yaklaşık 50.000 öğrencimiz Türkçe anadil derslerine devam etmektedir. 6700 öğrencimiz Türkçe’yi, konum itibariyle İngilizce, Fransızca, İspanyolca ve İspanyolca’dan farkı olmayan, yabancı dil dersi olarak okumaktadır. 1300 öğrencimiz her yıl Türkçe’yi lise bitirme sınavında seçmeli ders olarak almaktadır. Böylelikle Türkçe’yi ilkokuldan lise sonuna kadar okutmuş oluyoruz. Türkçe‘nin gelecekte kademeli olarak seçmeli yabancı dil dersi statüsünde okutulacağının sözünü size vermek istiyorum. Böylelikle Türkçe eğitim sistemimiz içinde hak ettiği yeri almış olacak ve öğrencilerimiz dilsel ve kültürel zenginliklerinden yararlanacaklardır. Lisan bilmek, hızla değişen ve küçülen dünyamızda önemlidir. Bu bakımdan Türkçe konuşmak yasaklanamaz, aksine takdir edilmeli ve desteklenmelidir ! Türkçe ile beraber 886 öğretmenimiz 16 dili okullarımızda okutmaktadır. Kuzey Ren Vestfalya okullarında yüzlerce Türk kökenli Alman öğretmen çeşitli branşlarda ders vermektedir. İtiraf etmeliyiz ki, toplumuzdaki bu çeşitlilik ve renklilik öğretmenler odalarımza henüz yeterince yansımadı. Bu bakımdan, gelecekte göçmen kökenli öğretmenlerin daha fazla görev almasını arzuluyorum. Zira bu öğretmenler, aynı Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda olduğu gibi, öncü ve örnek kişilerdir. Onlar öğrencilerine ilham kaynağı olup, eğitim fırsatını değerlendirmelerini sağlıyorlar. Ve sadece öğretmenler odasında değil, aynı zamanda kamu yönetiminde, bakanlıklarda, siyasette, sanatta, ekonomide ve diğer bütün alanlarda göçmen kökenli insanlara ihtiyacımız var. Zira ülkemiz bu çeşitlilikten istifade etmektedir. Sayın davetliler, basın yoluyla İslam din derslerine başlayan ilk eyalet olduğumuzu öğrendiğinizi düşünüyorum. Bu dersle 330.000 Müslüman öğrencimize sadece dini inançlarını Almanca olarak ifade edebilecekleri bir dersi vermiyoruz, aynı zamanda anayasal haklarını kendilerine veriyoruz ! Bu dersin çağdaş din eğitimi anlayışı çerçevesinde tasarlandığını özellikle belirtmek isterim. Birkaç gün evvel Sayın Başkonsolosumuz Fırat Sunel Neuss’ta İslam din dersine katılmak üzere bir ilkokulu ziyaret etmiştir. Takdirini Hürriyet gazetesine yayınlanan haberde izlemek mümkündü. İslam din dersi toplumuzun bir çok kesiminde kabul görmektedir. İslam din dersine katılmak üzere gittiğim Duisburg Marxloh’da anneler bana ve okul müdürü hanıma çocuklarıyla birlikte dinlerini yeniden yorumladıklarını, anladıklarını ve anlatabildiklerini belirttiler. Sayın davetliler, Türkiye Cumhuriyeti kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün bir ülküsü vardı. Bir ülkeyi muasır medeniyetler seviyesine taşımak istiyordu. O 'vicdanı hür, irfanı hür‘ bir toplumun oluşmasını arzuluyordu. Bunu öğretmenler sayesinde de başardı. Bu vesileyle bütün öğretmenlerimize tekrar şükranlarımı sunuyorum. 'Gününüz kutlu olsun' Sylvia Löhrmann NRW Eyaleti Eğitim Bakanı | 'Öğretmenler yeni nesil sizin eseriniz olacaktır' (Lehrerinnen und Lehrer, die heranwachsenden Generationen werden Euer Werk sein. Mustafa Kemal Atatürk) Mit diesen Worten hat der Gründer der modernen türkischen Republik – Mustafa Kemal Atatürk – seine Wertschätzung gegenüber den Lehrerinnen und Lehrern geäußert. Groß waren die Erwartungen an die Lehrkräfte. Sie sollten und wollten eine junge Republik nach dem ersten Weltkrieg zur Moderne führen, die Bevölkerung alphabetisieren, die lateinische Schrift einführen und neue pädagogische Konzepte einführen, z.B. in den Dorfinstituten, die ähnliche pädagogische Inhalte hatte wie die 'Montessoripädagogik'. Rückblickend dürfen wir sagen, dass dies den türkischen Lehrerinnen- und Lehrern gelungen ist. Das türkische Wunder ist größtenteils vollbracht. Aus den Trümmern des osmanischen Reiches ist eine moderne Republik entstanden, die Aufstiegsambitionen hat, die sich im wirtschaftlichen Boom befindet, die sich im ständigen gesellschaftlichen Wandel befindet, die Moderne und Tradition vereint und eine gelungene Symbiose bildet zwischen Orient und Okzident. Aus diesem Anlass möchte ich Sie, die türkeistämmigen Lehrkräfte und alle anderen Lehrkräfte zum Lehrerinnen- und Lehrertag beglückwünschen. Am türkischen Beispiel wird sehr deutlich, dass Lehrkräfte eben nicht nur Wissensvermittler sind, sondern vielfach Vorbilder für Schülerinnen und Schüler und heranwachsende Generationen. Anstoß für die stille Revolution ist die Gründung der Volksschulen in der Türkei am 24. November 1928. Und deshalb wird jedes Jahr am 24. November in der Türkei der Lehrerinnen- und Lehrertag gefeiert. An diesem Tag wird die Arbeit der Lehrkräfte von Schülerinnen und Schüler und Eltern besonders gewürdigt. An Schulen gibt es Feierlichkeiten. Lehrerinnen und Lehrer werden von der Staatsführung empfangen. Ich darf heute mich glücklich schätzen unter Ihnen zu sein. Bemerkenswert ist, dass insbesondere die türkische Frauen von den Reformen der Republik profitiert haben. Heute findet man in der Türkei in allen Berufsfeldern und in den Führungsschichten Frauen, die bereits ab 1933 das allgemeine Wahlrecht hatten. Viel früher als manche europäische Länder. Dies ist auch der Beweis, dass der Zugang zu Bildung Chancen ermöglicht. Bildung macht sozialen Aufstieg und Veränderung möglich. Wir dürfen in unserem Land erfreulicherweise feststellen, dass viele unserer Schülerinnen und Schüler diese Chance nutzen. Gerade Schülerinnen und Schüler mit Zuwanderungsgeschichte erfahren einen sozialen Aufstieg und verändern hiermit nicht nur ihr eigenes Leben, sondern verändern und dynamisieren unsere Gesellschaft unheimlich. Sie bereichern unsere Gesellschaft nicht nur wirtschaftlich, sondern auch kulturell. Etwa ein Viertel unserer Schülerinnen und Schüler haben eine Zuwanderungsgeschichte. Unsere Schulen sind sehr heterogen. Allein 286.000 Schülerinnen und Schüler haben einen türkischen Hintergrund. Über 330.000 Schülerinnen und Schüler sind Muslime. Etwa 50.000 Schülerinnen und Schüler nehmen am Herkunftssprachenunterricht Türkisch teil. Etwa 6700 Schülerinnen und Schüler erhalten Türkisch als Fremdsprache, die genauso wie Englisch, Französisch oder Spanisch als Fremdsprache bewertet wird. Über 1300 Schülerinnen und Schüler wählen das Fach Türkisch als Abiturfach. So bieten wir Türkisch von der Grundschule bis zum Abitur an. Ich darf ihnen versichern, dass zukünftig Türkisch sukzessive zum Fremdsprachenfach ausgebaut wird. Somit wird die türkische Sprache seinen verdienten Platz in unserer Schullandschaft erhalten und wird den Schülerinnen und Schülern die Chance bieten, von ihren sprachlichen und kulturellen Ressourcen zu profitieren. Denn Sprachkenntnisse sind wertvoll in unserer schnelllebigen und stärker vernetzen Welt. Der Gebrauch der türkischen Sprache ist nicht zu sanktionieren, sondern zu würdigen und zu fördern. Mit Türkisch unterrichten 886 Lehrkräfte 16 Sprachen an Schulen in Nordrhein- Westfalen. In den Schulen Nordrhein-Westfalens unterrichten hunderte Lehrkräfte mit türkischer Zuwanderungsgeschichte verschiedenste Fächer. Ehrlicherweise müssen wir aber gestehen, dass diese Vielfalt in unserer Gesellschaft leider im Lehrerzimmer verspätet oder noch nicht ganz angekommen ist. Ich wünsche mir für die Zukunft noch mehr Lehrkräfte mit Zuwanderungsgeschichte. Sie sind genauso wie die türkischen Lehrerinnen und Lehrer zur Gründung der türkischen Republik Leuchttürme der Integration. Sie sind Sprachvorbilder. Sie inspirieren die Schülerinnen und Schüler ihre Chancen zu nutzen. Nicht nur im Lehrerzimmer; auch in der Verwaltung, in den Ministerien, in der Politik, in der Kunst, in der Wirtschaft und in allen Bereichen unserer Gesellschaft brauchen wir Menschen mit Zuwanderungsgeschichte. Unser Land wird von unserer Vielfalt profitieren. Meine Damen und Herren, sicherlich haben Sie aus der Presse entnehmen können, dass wir als erstes Bundesland den islamischen Religionsunterricht eingeführt haben. Damit bieten wir nicht nur den über 330.000 muslimischen den Schülerinnen und Schüler die Chance in deutscher Sprache über ihre Religion zu sprechen und über ihre Religion und Tradition kritisch zu reflektieren. Nein, wir gehen bieten ihnen einen Unterricht an, der ihnen per Grundgesetz zusteht. Ich darf Ihnen versichern, dass dieser Unterricht nach modernsten religionspädagogischen Gesichtspunkten konzipiert ist. Vor wenigen Tagen hat Generalkonsul Sunel eine Unterrichtsstunde 'islamischer Religionsunterricht' in Neuss besucht. Seine Begeisterung und Zustimmung haben Sie sicherlich aus der Tageszeitung Hürriyet entnommen. Der islamische Religionsunterricht genießt in vielen Teilen unserer Gesellschaft großen Zuspruch. Mütter haben mir und der Schulleiterin bei einem Unterrichtsbesuch des islamischen Religionsunterrichts in Duisburg Marxloh berichtet, dass sie mit ihren Kindern gemeinsame lernen und sich erstmals über ihren Glauben austauschen und diesen reflektieren können. Meine Damen und Herren, Der Gründer der türkischen Republik, Mustafa Kemal Atatürk, hatte eine Vision. Er wollte ein Land zur Moderne führen. Er wollte eine Gesellschaft, die in 'ihrem Wissen und Gewissen frei ist' ('Vicdanı hür, irfanı hür toplum'). Dies ist ihm Dank der Lehrerinnen und Lehrer gelungen. Auch ich bedanke mich nochmals bei allen Lehrkräften unseres Landes. 'Gününüz kutlu olsun' (Glückwünsche zum Tag) Sylvia Löhrmann Ministerin für Schule und Weiterbildung NRW |