-
Aa
+
 06/07/2013

Eğitim sistemi tartışıldı


Dil ve Eğitimi Desteklemek İçin İnisiyatif e.V. (

IFSB) ve 'Die Gaste' ile Almanya Türk Öğretmen Dernekleri Federasyonu (ATÖF) tarafından düzenlenen ve Duisburg-Essen Üniversitesi, Frankfurt Goethe Üniversitesi, Flensburg Üniversitesi, Bielefeld Meslek Yüksek Okulu'nun katkılarıyla hazırlanan sempozyumlar dizisinin beşincisi olan 'Alman Eğitim Sisteminde Göçmen Öğretmenlerin, Ailelerin, Çocukların Sorunları ve Çözüm Yolları' sempozyumu geniş bir katılımla gerçekleşti.
Frankfurt Goethe Üniversitesi'nde gerçekleşen sempozyumda Hessen Adalet, Entegrasyon ve Avrupa Bakanlığı adında müsteşar Dr. Rudolf Kriszeleit, Frankfurt Belediyesi Entegrasyon Dairesi adına başkan Dr. Nargess Eskandari-Grünberg, Goethe Üniversitesi Öğretmen Eğitimi Akademisi adına direktör Prof. Dr. Udo Rauin, Frankfurt Başkonsolosu Ufuk Ekici ve ATÖF Onursal Başkanı Mete Atay yaptıkları açılış konuşmasında konuyla ilgili görüşlerini bildirmelerinin ardından sempozyumun birinci oturumuna geçildi.

GÖÇMEN ÖĞRETMENLERİN SORUNLARI

Sempozyumun birinci oturumuna Prof. Dr. Yüksel Ekinci (Bielefeld Meslek Yüksekokulu), Habib Güneşli (Dortmund Teknik Üniversitesi), Yücel Tuna (ATÖF Başkanı) ve Derya Durdu (Anadili Öğretmeni) konuşmacı olarak katıldılar. Konuşmacılar, göç kökenli öğretmenlerin Almanya'daki tarihsel sürecini betimleyerek, göç kökenli öğretmenlerin ve öğretmen adaylarının Alman eğitim sisteminde karşılaştıkları sorunlara dikkat çekti ve okul öncesi, örgün eğitim, anadili konuları bağlamında çözüm önerilerinde bulundular. Okulda, öğretmenler odasında, teneffüste yaşanan somut gerçeklerden örnekler veren konuşmacılar, Alman üniversitelerinde Türkçe Öğretmenliği bölümlerinin açılmasını, gençlerin öğretmenlik mesleğine teşvik edilmesini ve anadili öğretiminin daha işlevsel hale gelmesi için örgün çabaların yanı sıra, öğretmenlerin özlük haklarının iyileştirilmesi ve aynı zamanda da öğretmenlerin kendilerinden sonra gelecek kuşaklara karşı sorumluluk duygularını unutmamaları gerektiğini vurgulardılar.

ARAŞTIRMALARDAN SOMUT ÖRNEKLER SUNULDU

Prof. Dr. Ernst Apeltauer (Flensburg Üniversitesi), Prof. Dr. Michael Fingerle (Frankfurt Goethe Üniversitesi), Prof. Dr. Petra Schulz (Frankfurt Goethe Üniversitesi) ve Zeynel Korkmaz'ın (Die Gaste Genel Yayın Yönetmeni) katılımlarıyla gerçekleşen sempozyumun ikinci oturumunda erken yaşta dil edinimi bağlamında uygulanan Kiel Modeli'nin sonuçlarından hareketle geleneksel destek uygulamaların dilsel adlandırmayı azalttığına dikkat çekilirken, ikinci dil olarak Almanca öğrenen çocuklara yönelik dil desteği, dilsel temelleri ve eğitim politikaları konularında bilgiler verildi. Nefret suçları kavramı çerçevesinde yaşananlara ilişkin yapılan araştırmadan örnekler sunuldu ve bu tür suçların önüne geçilmesi için özellikle okullarda ve çocuk yuvalarında bu konuda da çocukların eğitilmesini, basında ise dengeli ve gerçekçi haberlerin yer almasını gerektiği vurgulandı. Erken yaşta ve okul öncesinde anadili temelli bir dil öğrenim programının hiç bir uygulama ve araştırma yapılmaksızın reddedilmesinin ve görmezlikten gelinmesinin yanlış olduğunun altı çizilirken, yetersiz verilere dayanarak yapılan soyut ve teorik tartışmaların yerine erken yaşta ve okul öncesinde anadili temelli dil öğrenim programının uygulanabilmesinin önünün açılması gerekliliği ortaya konuldu.

PARTİLERİN UYUMA YAKLAŞIMLARI

Sempozyumun son oturumuna Prof. Dr. Frank-Olaf Radtke (Frankfurt Goethe Üniversitesi), Gerhard Merz (SPD), Filiz Polat (Birlik 90/Yeşiller Partisi), Hans-Christian Mick (FDP) ve Barbara Cárdenas (DIE LINKE) konuşmacı olarak katıldılar. Almanya'nın tarihsel süreci içinde ilkokulun Weimar Cumhuriyeti döneminde eğitileceklerin hazırlanması ve hazır olanların yetkinleştirilerek liselerde eğitim görebilmeleri mantığıyla kurulduğu, okul ve aile ilişkisinin yıllar içinde dönüşerek farklılıklar gösterdiği betimlenirken, son otuz yılda önemli bir anlam kazanan çocuk yuvalarında çocukların ve toplumsal yaşama katılım kapsamında ailelerinin de sosyalizasyonunun sağlanabileceği beklentisi oluştuğuna dikkat çekildi. Yeşiller Partisi'nin ve Aşağı Saksonya Eyaleti'nde tüm partilerin ortak görüşünün eğitime açılan kapının sadece Almanca olmadığını, aynı zamanda çok dillilik olduğu ve eyalette önemli bir çok dillilik potansiyelinin varolduğu bilgisi verilirken, yürürlüğe giren İslam din dersi ile köken dili öğretmenlerinin belirli bir eğitimden geçerek bu alana aktarıldığından ve bir çok köken dili öğretmeninin emekli olmasıyla ortaya çıkan öğretmen açığının giderileceği dile getirildi.
Hıristiyan Birlik Partisi'nin entegrasyon sorusuna ve sorununa yaklaşımı ise iyi bir Almanca bilgisi olmadan eğitim başarısının da mümkün olmayacağı yönünde dile getirilirken, eğitim ve öğretimin ailelerden bağımsız bir şekilde gerçekleşemeyeceğini, erken yaşta dil eğitimi ve okuldaki sorunların sadece göçmen ailelerin değil Alman ailelerin de sorunları olduğuna dikkat çekildi. Ailelerin eğitim durumları ve aile ortamında konuşulan dilin çocukların ve gençlerin eğitim başarısına bulunduğu etkiye ilişkin olarak birçok araştırmanın, aile ortamında sadece ve sadece anadilini konuşan ailelerin çocuklarının ve gençlerin eğitim başarısının aile ortamında Almanca konuşulan ailelere göre iyi ve yüksek olmadığını gösterdiği vurgulandı.

Sosyal Demokrat Partisi ise Alman eğitim sisteminin yıllardır yapısal ve toplumsal mağduriyetler ürettiği şeklinde tanımlanabileceğini, bunun kısır bir döngü içerisinde yeniden ve yeniden yoksulluk, eğitim mağduriyeti ve yine yoksulluk olarak süregittiği vurgulandı. Göçmenlerin sosyal, ekonomik, toplumsal gibi nedenlerden dolayı toplumsal alt katmanda çoğunluğu oluşturduğu gerçeğinin varolduğuna dikkat çekilirken, eğitim sistemini bütünsel olarak niceliksel ve niteliksel bir biçimde şekillendirerek her çocuğun kendi eğitim hakkına ulaşabilmesinin sağlanması ve bunun içselleyeci eğitim sistemi olduğunun altı çizildi.

Hür Demokratlar Partisi entegrasyonun daha çok yerel bölgelerde meydana geldiğini ve kamu alanında çalışan göç kökenlilerin sayılarının arttırmayı hedefledikleri belirtildi. Göçmenlere yönelik yaptıkları çalışmaları ve uygulamaları betimleyerek, çocukların dil seviye belirleme testlerinin henüz çocuk yuvalarında uygulanarak, çocuğun dil gereksinimin tespit edilmesi doğrultusunda eksikliklerinin erken bir zamanda giderilebileceğine dikkat çekildi.

Sol Parti entegrasyonun tekil kişilerin çabası olarak değil, karşılıklı olan bütünsel bir süreç olduğunu, okul ya da mesleki başarısızlıkların sadece Almanca bilip bilmemekle açıklanamayacağını, birçok göçmenin çok iyi derecede Almanca bilmelerine rağmen mağduriyetler yaşadığı gerçeğine dikkat çekerken, eğitim için ayrılan bütçenin alt katmanlardaki insanları doğrudan etkilediğini ve tümgün okulların ve öğretmenlerin sayılarının arttırılması gerektiğini ve herkes için ücretsiz tamgün çocuk yuvaları ve kreşlerin açılması uygulamalarına gidilmesi dile getirildi.


Haber:
(Almanya Bülteni) - Frankfurt

Eğitim