-
Aa
+
 23/11/2015
 

Irkçılık farklı yasalarla yargılansın!

23 Kasım 1992 tarihinde Almanya’nın Schleswig-Holstein Eyaleti’ne bağlı Mölln kentinde ırkçılar tarafından kundaklanan evde hayatlarını kaybeden Bahide, Yeliz Aslan ve Ayşe Yılmaz’ı rahmetle anıyor, geride kalan aile fertlerinin acısını yürekten paylaşıyorum. Aradan geçen 23 yıllık süreçte gelmiş olduğumuz nokta oldukça düşündürücüdür. 50 yılı aşkın bir göç tarihi bulunan Almanya’da ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve önyargılar azalacağı yerde maalesef giderek güç kazanmaktadır. PEGİDA (Batının İslamlaşmasına Karşı Vatansever Avrupalılar), Alternatif für Deutschland (AfD) gibi oluşumlar bunun en belirgin kanıtlarıdır. Mölln, Solingen olayları, Ramazan Avcı’nın Hamburg’da Neonaziler tarafından katledilişi gibi olayların ardından NSU cinayetlerinin deşifre olması ise ırkçılığın güncel, çirkin ve korkunç yüzünü bir kez daha ortaya koymuştur.
Irkçılık ve yabancı düşmanlığının yüksek olduğu Almanya’da maalesef bu sorunlarla etkin bir mücadele sergilenmemektedir. Bu yönde ufak tefek çalışmalar ve projeler yürütülse de bu kesinlikle yeterli değildir ve güncel gelişmeler de bunu açıkça ortaya koymaktadır. Federal hükümetin bu yönde yapacağı en etkin mücadele, vereceği en etkili cevap, mağdurları korumak için ırkçılık ve yabancı düşmanlığını yargılayacak özel bir kanun maddesini yürürlüğe koyması olacaktır olacaktır. Ama yetkililerin bu fikre sıcak bakmadığı da bir gerçektir. Irkçılık ve yabancı düşmanlığı gerekçeleriyle suç işleyenlerin ayrı bir yasa ile yargılanması ve daha ağır cezalara çarptırılmaları çok önemli bir mesaj olacak, belki de bu bu motiveli suçlarda gerilemeler kaydedilecektir.

Öte yandan Paris’teki terör saldırısının ardından teröristlerin Suriyeli mültecilerle birlikte geldikleri gibi yanlış bilgiler yayılması, önyargıların körüklenmesine ve zaten var olan yanlış imajların beslenmesine neden olmaktadır. Almanya’dan Suriye’ye giden, IŞİD terör örgütüne destek verenler arasında sonradan Müslüman olup Almanya’dan gidenlerin sayısı oldukça fazladır. Yani asıl tehlike, oradan buraya gelenler değil, buradan oraya gidenlerdir.

Toplumu kanser gibi saran ırkçılık, faşistlik, aşırı sağcılık ve yabancı düşmanlığı, savaş, şiddet gibi eylemlerin son bulduğu, barış, birlik ve beraberliğin vuku bulduğu bir dünya dileklerimle Mölln katliamında yaralı olarak kurtulan Aslan ve Yılmaz ailelerinin fertlerinin acısını yürekten paylaşıyor, saygılarımı arz ediyorum.

 

Nebahat Güçlü
Hamburg Eyalet Parlamentosu Milletvekili

 

MÖLLN KATLİAMI:

23 Kasım 1992 tarihinde Michael P. (olay esnasında 25 yaşında) ile Lars C. (19) adlı 2 Neonazi, Mölln kentinde Aslan ailesinin oturduğu evi kundakladı. Yangında Aslan ailesinin 3 ferdi; Bahide (51), Yeliz (10) ve Ayşe (14) öldü. Ayten Aslan, oğlu Emrah'ı battaniyelere sararak evin 7 metre yüksekliğindeki penceresinden atlayıp ağır yaralı olarak kurtuldu. Babaanne Bahide’nin ölmeden önce ıslak battaniyeye sararak masanın altına sakladığı İbrahim de olaydan ağır yaralı kurtuldu. Michael P. ömür boyu hapse mahkûm edildi. Lars C. ise yaşının küçüklüğü nedeniyle 10 yıl hapis cezasına çarptırıldı, daha sonra erken tahliye edildi.