Devlet tacir, kadınlar genelevde

 

Geçen ay Türkiye'deydim…Bir gazetede, Türkiye devleti kadın taciri bir devlet diye bir başlık ilgimi çekti, haliyle 'şu bizim ana vatana/devlete p….diyen kimmiş' diye yazıyı okudum. Sözün sahibi, Ahmet Altan'la birlikte Uluslararası Hrant Dink Ödülü'ne layık görülen Meksikalı kadın gazeteci Lydia Cacho.

Kendisiyle bir söyleşi yapılmış, o da kendisine anlatılan fuhuş hikayelerinden/ araştırmalarından hareketle 'Türkiye devleti kadın taciri bir devlet, zira genelevleri kontrol ediyor...' demiş. Türkiye'deki kadın ve çocuk istismarı konusunda söylediklerinde haksız olduğu söylenemez, ancak, eklemek gerekir ki, bu, dünyada başlı başına bir sorundur ve bir devlete kadın taciri yani argo tabirle p…k demek haddini aşmaktır. Türkiye devleti konuyla ilgili ne yaptı bilmiyorum, sivil toplum örgütlerinden biri kendisini ödüllendirmiş…

Ayrıca, kadın gazetecinin ülkesi Meksika'yı bilmiyorum ama, ciddi devletlerde –mesela Almanya'da- genelevler devlet kurumları tarafından denetlenir, prostitusyon için bile yasal düzenleme var…konuyu çok araştırmadım ama, araştırsam, ne düzenlemeler kontroller bulurdum, bilemiyorum...

Yabancı gözüyle

Yabancı gazetecilerin Türkiye ve Türkler hakkındaki yorumlarını çoğu zaman sığ, önyargılı ve yetersiz bulurum, çünkü çoğu, konuyla ilgili yeterli araştırma yapmadan, kulaktan dolma bilgilerle ve tek yanlı değerlendirmelerle, bir takım klişelere hizmet adına yazarlar yazılarını.

Mesleki hayatım boyunca, yaşadığım ülkede maalesef bunun çok örneğini gördüm… Türkiye'de genellikle 'yabancı gözü'ne pek değer verilir, yabancıların Türkler ve Türkiye için ne söylediği, çok önemlidir sanki…

Almanya'da gazetelerin belli başlı muhabirleri ve yorumcuları vardır; Türkiye ve Türklerle ilgili yorumlar yaparlar. Büyük gazetelerin İstanbul'da konuşlanmış muhabirleri vardır, genelde onlar 'olay mahalli'nden yorumlar yaparlar, ama pek çoğu da, oturdukları yerden 'yazar'lar. Boris Kalnoky de bunlardan biri. Kalnoky de Türkiye'de genelev-kadın bağlamına gönderme yapan bir yazı yazmış

Türk kadınları meclis yerine Bordell'de…

Almanya Bülteni'nin haber bölümünde okuyacağınız/okuduğunuz gibi, geçen hafta Welt Online'da bir haber/yorumu vardı Kalnoky'nin. Kılık kıyafet sorununu aşamayan ve 21.yy'da hala kumaş parçalarıyla uğraşan ve bunu meclisine de taşıyan bir milletin, artık gülünç duruma düştüğünün farkına varması gerekiyor.

Macar ve Amerikan vatandaşı olan Kalnoky, Welt'in İstanbul muhabiri. 'Yabancı gözüyle' Türklerin, Meclis'te kadınların pantalon giymesi ile ilgili düzenleme tartışmalarını değerlendirmiş. Haberin ayrıntılarını Almanya Bülteni'nde veya Welt Online'da (http://www.welt.de/politik/ausland/article13647542/Tuerkei-hebt-Hosenverbot-fuer-weibliche-Abgeordnete-auf.html ) okuyabilirsiniz.

Benim dikkatimi çeken, yazının girişinde değindiğim Meksikalı kadın gazeteci Cacho gibi, Kalnoky'nin de sözü genelevlere getirmesi ve Türkiye genelevlerinde kadın oranlarının Türk parlamentosundan daha yüksek olduğu gibi abesle iştigal eden bir kıyaslama yapmış olması. Bu kıyası neye göre yapmış bilemiyorum ama haddini aşmış, terbiyesizleşmiş, saygısızlaşmış o da…

Türkiye'de devlete dil uzatıyor gazeteci, ses çıkmıyor; ne devletin kurumlarından ne de sivil toplum kuruluşlarından… Türk kadınlarına hakaret ediliyor, ses çıkmıyor…Bu milletin kadını - erkeği okumaz/yazmaz mı? Kurumları kuruluşları ne işe yarar?…Bu millet neden bu kadar duyarsız? Bu milletin kadınları ne zaman akıl ve mantık çerçevesinde düşünmeye eylemeye geçip, erkek egemen zihinlerin/ideolojilerin/inançların kendilerini kullanmasına, sömürmesine dur diyecek?

Ne zaman erkeklerin kadının eteğiyle, başına doladığı kumaş parçasıyla ilgili fetvalar vermesine/dalga geçmesine ya da kadınla ilgili konularda erkek zihniyetin belirleyici olmasına dur diyecek?

Erkekler ne zaman, kadını önce 'insan' olarak algılamaya başlayacak?

Kadınların zihinleri, iradeleri özgürleşmezse, sömürülmeye devam ederler. Özgürleşme ancak ve ancak eğitimle olur, kadınlar kendilerini inanç-ideoloji bağlamından çıkarıp, özgüveni tam özgür kadınlar olarak tanımlamalı ve öyle eylemeli ki, ukala zihniyetlerin ve gözlerin seksüel objesi olmasınlar…

Tüm bu haberlerin - yorumların nedeni, özünde birkaç kendini bilmez 'yabancı göz' değil aslında. Onlara bu cüreti veren, bu koşulları sağlayan bu yorumlara malzeme veren zihniyet… Siz bu zihniyette olursanız, yüzünüze tükürülse yağmur çiseliyor sanırsınız…

 

 

Hülya Sancak

sancak(at)almanyabulteni.de