-
Aa
+
 13/05/2018

21. yüzyılda Almanya’da Türkçe

Perspektif Konuşmaları Ahmet Ünalan

Perspektif konuşmalarının üçüncüsünün konuğu Duisburg-Essen Üniversitesi öğretim görevlisi ve Kuzey Ren Vestfalya Eyalet Hükümeti Danışmanı Dr. Ahmet Ünalan Türkçe’nin Avrupa ve Almanya’da 21. yüyzıldaki konumunu değerlendirdi. Dr. Ahmet Ünalan toplumbilimsel açıdan Avrupa’da oluşma sürecinde olan Batı Avrupa Türkçe ağızını tarihsel karşılaştırmalar ve örneklerle anlattı.  Dr. Ahmet Ünalan çokdilli topluluklarda ve kültürlerin - dillerin içiçe yaşadığı ortamlarda diller ve kültürel arası geçişkenliğin olağan olduğunu dile getirirken sözlerini şöyle sürdürdü: “Avrupa Türkçesi’ni eleştirme maksadıyla bu olguyu zaafiyet gibi göstermek dilbilimsel açıdan doğru değildir. Aksine Avrupa Türkleri olgun şartlarda hem kendi dillerini ve kültürlerini koruyup – zenginleştirerek geliştirme, hem de içinde bulunup parçası oldukları kültür ve dilleri etkileme olanağına sahiptirler.”

AVRUPA’DA YENİ BİR TÜRKÇE AĞIZ OLUŞABİLİR

Sunumunda Batı Avrupa Türk ağızının oluşabileceğini, bunun mevcut beş Türkiye Türkçesi ana ağızına bir eklemleme olabileceğini vurgulayıp ayrı bir dil oluşumunun mümkün olmadığını savunan Dr. Ahmet Ünalan: “Tarihsel olarak bazı azınlıkları kendi dilleriyle coğunluk dilleri arasında yeni bir dil oluşumuna gitmişlerdir. Buna örnek yiddiş veya ladino dilleridir. İkisi de İbranice ile Almanca veya İspanyolca karışımından oluşan dillerdir. ancak Türklerin ve Türkçenin Avrupa’daki konumu buna benzememektedir’ dedi.

AVRUPA’NIN BİRÇOK ÜLKESİNDE EN YAYGIN İKİNCİ DİL

Türkçe, Almanya’nın ve Avrupa’nın birçok ülkesinin en yaygın ikinci konuşulan doğal dili konumunda olduğunu tespit eden Ünalan: “Almanya’da yaklaşık 3 milyon insan, Avrupa’da 5 milyon insan  farklı düzeylerde Türkçe konuşuyor. Türkçe, bu insanların anadili; aynı zamanda kültürlerini, toplumsal kimliklerini ve toplumsal hafızalarını, azınlık bilincini, Türkiye ile olan bağlarını şekillendiren ana unsur. Türkiye’den Avrupa’ya göç, büyük ölçüde 1960’lı ve 70’li yıllarda kırsal bölgelerden Almanya’nın sosyolojik alt katmanlarına doğru gerçekleşmişti. Bu şartlarda Türkçe’nin bir akademi, edebiyat ve yüksek prestijli dil olması ve bu yönde gelişmesi hayli zor.” diyerek bu yönde ele olan bilimsel verileri değerlendirdi.

EN YÜKSEK KATILIM KRV EYALETİ’NDE

Dr. Ünalan: ”Türkçe, Avrupa diasporasında korunmaya çalışılıyor. Ancak ne Türkiye Türkçesi ile yakın bir şekilde, ne de kendine özgü bir kültürel iklimde gelişebilmiş değil. Aksine günlük konuşma dilinde Türkçe, 200-300 kelime dağarcığı ile oldukça içine kapanmış ve edebiyat, bilim ve felsefe dili olmaktan uzak, sadece gündelik iletişim için kullanılan bir dil konumunda. Bu yönüyle elbette tahrip olmaya, kısmen unutulmaya aday bir dil. Bu bakımdan Türkçenin Avrupa’da da korunması ve hatta geliştirilmesi, akademi dili olması gerekiyor. Okullar ve eğitim sistemi bunun için temel taşıyıcı unsur.” dedi ve örgün eğitim sitemi içinde Türkçenin konumunu istatistiki verilerle değerlendirdi. Yansıttığı karşılaştırmalı ampirik verilerde Türkçe dersine katılımın en fazla Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti’nde olduğunu vurgulayan Dr. Ünalan: “Burada dahi katılım yüzde 20’yi aşmıyor. Bavyera, Berlin gibi eyaletlerde katılım yüde yedilerde kalıyor. O yüzden örgün eğitim sisteminde mutlaka yeni pedagojik, dilbilimsel, metodolojik, didaktik yaklaşımları ele almamız lazım.” dedi.

EĞİTİM MERKEZLERİ VE MEDYAYA ÖZEL VURGU

Öte yandan Türkçe eğitimi okul alanının dışında da toplumun bütün katmanlarına ve bütün yaş guruplarına yönelik sunulmak zorunda olduğunu vurgulayan Dr. Ahmet Ünalan: “Okul eğitimini destekleyen unsurlar, örneğin Türkçe tiyatro, sanat ve müziktir. Bu konuda okulları yanı sıra oluşturulacak kültür merkezleri aracılığyla  dilimizin korunması ve gelişmesine katkı sağlayacak kültürel etkinliklere dönük altyapı oluşturulmalı. Avrupa’ya dönük çiftdilli bütün alanlarda medya oluşturulmalı veya desteklenmeli. Buna perspektif, Almanya Bülteni ve Muhabirce iyi örneklerdir’ dedi.

TARİHSEL SÜREÇ TÜRK İMGESİNİ ETKİLİYOR

Dr. Ahmet Ünalan: ”Öte yandan Türkçe matbuat geliştirilmeli, var olan Türkçe yayın yapan kitapevleri desteklenmeli’ diye devam ettiği konuşmasını: ”Elbette Türkçe’nin konumu büyük ölçüde iki ülke arasında seyreden ilişkiler ve Almanya’daki siyasi konjonktüre göre de şekilleniyor. Tarihsel süreç içinde şekillenmiş Türk imgesinin ve Türkiye algısının, Türkçe’nin dil prestiji olarak olumsuz manada önüne çıktığı bir gerçek.” diye sürdürdü.

TÜRKÇE EĞİTİM SİSTEMİ İÇERİSİNDE DESTEKLENMELİ

Dr. Ahmet Ünalan altını özellikle çizerek: “Türkçe, Almanya ve Avrupa Türklerinin en doğal hakkıdır. Türkçe’nin eğitim sistemi içinde Türk toplumunun nüfusuna göre desteklenmesi gerekiyor. Oysa biz bu hedefin çok uzağındayız. Ayrıca  Türkler, Almanya’nın vatandaşları konumunda. Devletin yasal olarak azınlık dili olmayan ama de facto ikinci büyük dil gurubu olan Türkçe’yi desteklemesi devletine vergi veren vatandaşların temel isteği olmalı. Bu yönüyle Türkçe’nin devletin TV kanallarında yer alması, radyoda yer alması, devletin kültür politikaları içinde göz önünde bulundurulması gerekir. AB de üye ülkelerinden ‘azınlık ve yerel dilleri koruma altına almasını’ 1992’de “Europa der Regionen” programı anlaşması bağlamında bekliyor. Türklerin kendilerini AB vatandaşları olarak bu anlaşmadan doğan hakları olduklarına inanan, demokratik katılımla hak iddia eden konumunda görmeleri gerekir. Bu adımları sağlayacak olan ise Avrupa’da STK larımızıdır.” şeklinde konuştu.

TÜRKÇE ANA UNSURDUR

Ailelere, topluma, STK’lara düşen görevleri eleştirileriyle dile getiren Dr. Ünalan Türkiye’ye dönük olarak da: “Bence Türkiye’nin Türkçe desteği özellikle kültür alanında olmalı. Çeşitli eğitim merkezlerinde nitelikli Türkçe tiyatro, sanat, edebiyat imkânları toplumun bütün yaş guruplarına ve katmanlarına sunulmalı.” dedi. Eğitim sistemi içinde Türkçe’nin konumunu korumak ve yükseltmek, Avrupa’daki Türk toplumunun kimlik bilinci ve ihtiyacı ile orantılı olduğunu tespit eden Dr. Ünalan konuşmasını: “Türk toplumu bu yönde demokratik baskıyı oluşturmak ve bu yönde bilincini artırmak zorundadır.” dedi.
Konferans moderatör Elif Zehra Kandemir’in yönetimi ve niteliği yüksek soru ve yanıtlarıyla devam eden programın sonunda Dr. Ahmet Ünalan ve çok sayıda katılımcı Türkçenin bireysel ve kolektif kimlik oluşumunda ana unsur olduğu gerçeğinin altını çizerek bu yönde toplumun bütün unsurlarının özeleştiri yaparak daha aktif bir şekilde çalışması gereğinin altını çizdiler.

Haber: (Almanya Bülteni) – Köln