Kötü beslenmenin faturası

 

Sağlıklı beslenmek, sadece hastalıklardan korumakla kalmayıp, çevre ve doğanın korunmasına da katkıda bulunuyor.Alman Gıda Topluluğu (DGE) günlük beslenmenin % 75'ini bitkisel ürünlerle yapmayı öneriyor. Günlük yaşamda besinlerimizi alırken her ne kadar yüzdelere göre hesaplayarak beslenmek güç olsa da, DGE bu % 75'in en ideal şekilde nasıl oluşturulabileceğine dair bir öneride bulunuyor. Buna göre %30 oranında tahıl, tahıl ürünleri ve patates, % 26 oranında sebze ve salata, % 17 oranında meyve ve % 2 oranında bitkisel yağ içeren bir beslenme, ideal bir beslenme piramidini oluşturuyor. Almanya'daki beslenme alışkanlıklarına dair araştırmalar, bu piramidin pek çok insan için baş aşağı durduğunu gösteriyor. Çok fazla şeker içeren besin maddesi ile et ve yağ tüketilirken, meyve sebze gibi besinler geniş bir yer tutmuyor. Almanya'daki Türklerin beslenme alışkanlıklarına ilişkin özel araştırmalar bulunmamasına karşın, mutfağında et ve yağın oldukça ağırlıklı olduğu, hamurişi ve ağır şerbetli tatlıları geniş yer tuttuğu Türkler açısından durumun daha da vahim olma ihtimali bulunmaktadır. Yüksek kalorili gıdalar ve aşırı tuz kullanımıyla da her iki mutfakta sıklıkla karşılaşılmaktadır.

Pek çok araştırma gösteriyor ki; et, sosis ve peynir gibi gıdaların aşırı tüketimi artrit, osteoartrit, gut hastalığı, romatizma gibi hastalıkların ortaya çıkışını kolaylaştırmaktadır, Hayvansal kökenli gıdaların aşırı tüketimi kolestrol seviyesinin yükselmesine yol açmakta, bu ise eklem yerlerinde kireçlenmeye ve kan dolaşım sisteminde sorunlara yol açabilmektedir. Kalp krizi riski de bu bağlamda artmaktadır. Bunun önüne geçmek için et, sosis, balık ve yumurta tüketiminin belirli bir ölçüde tutulması gerekmektedir. DGE, bir hafta içerisinde 600 gramdan fazla et ve sosis tüketilmemesini önermektedir.

Şeker tüketiminde de özellikle dikkatli olunması gerekmektedir. Yüksek miktarda tüketim, şeker hastalığına yakalanma riskini arttırmaktadır. Tatlıların yanı sıra, kola gibi içecekler, reçel ve pastalar yüksek miktarda şeker içerir. Şeker, aynı zamanda yüksek kalorili bir gıdadır, çok fazla şeker tüketenlerin fazla kilo sorunu yaşayabileceklerini göz önünde bulundurmaları gerekir. Aynı durum yağ için de geçerlidir. Yiyecekleri hazırlarken, tuz konusunda mümkün olduğunca tutumlu olmak önemlidir, zira yüksek miktarda tuz, en sık rastlanan yüksek tansiyon sebebidir.

'Az çoktur' felsefesi, gıda tüketimi için de geçerlidir. Özellikle yanlış gıda tüketiminin sonradan ortaya çıkan maliyeti göz önünde tutulduğunda, aşırıya kaçmayan dengeli gıda tüketiminin en çok faydayı sağladığı söylenebilir. Almanya'da yanlış beslenme kaynaklı hastalıkların tedavisine harcanan kaynak miktarının 80 Milyar Avro'ya ulaştığı ve bunun tüm sağlık sisteminin maliyetinin yaklaşık üçte birine tekabül ettiğini belirtirsek, meselenin boyutu daha iyi anlaşılabilecektir.

Sağlıklı beslenme için aşağı yukarı bir formül şu olabilir: Günde beş porsiyon sebze ve meyve. Sağlık için özellikle en yararlısı ise yakın çevreden mevsimlik sebze ve meyveleri tüketmektir. Bu meyve ve sebzeler, uzun nakliye sürecinde besin değerlerini yitirmezler. Bu bakımdan haftada bir kurulan pazarlar iyi bir alışveriş noktasıdır.

Genel olarak, olabildiğince çeşitli gıda maddesi tüketmek tavsiye edilir, Bu gıda maddeleri iyi bir şekilde hazırlanır ve uzun süre sıcak tutulmadan tüketilirlerse vitamin ve mineral içeriklerini korurlar. Bu bakımdan hazırlama süresini ve uğraşı miktarını azaltmak yararlı olacaktır. Bu sayede sadece gıdaların besin değeri korunmakla kalmayıp, enerji ve para tasarrufu sağlanır.

Sağlıklı kalabilmek için yeterli miktarda sıvı tüketimi ve hareket etmek önemlidir. Sıvı ihtiyacını özellikle suyla karşılamak bu açıdan tavsiye edilir. Almanya'da çeşme suyu sorunsuz bir şekilde musluktan içilebilmektedir. Musluk suyu düzenli olarak zararlı maddelere karşı kontrol edilmektedir ve burada geçerli olan sınır değerler mineralli sular için geçerli değerlere göre daha katıdır.Kendi bölgenizdeki su kalitesine ilişkin olarak yerel su idaresinden bilgi alabilirsiniz.

Sağlıklı beslenen kişiler, aynı zamanda çevreye de yararlı bir iş yapmaktadırlar: Bu sayede gıda maddelerinin üretimi ve nakliyatından kaynaklanan çevre kirlenmeleri minimalize edilir, atıştırmalık ürünlerin üretimi içın enerji ve su maliyeti düşer ve doğaya zararlı gaz salınımı azalır. Özellikle et, sosis, tereyağı ve peynir üretiminde özellikle yüksek miktarda zararlı gaz salınımı gerçekleşir. Bunun dışında sığır, koyun ve keçi gibi geviş getiren hayvanlar, karbondioksitten daha zararlı bir gaz olan metan salınımına yol açmaktadır. Hayvancılık, dünyadaki zararlı gaz salınımının % 18´ine yol açmaktadır. Sebze üretiminde buna nazaran çok daha az zararlı gaz ortaya çıkmaktadır. Yılın soğuk dönemlerinde ısıtılan bir ağılda, açık alana nazaran 60 kat fazla enerji harcanır. Mevsimlik olmayan sebze ve meyveler ise sıklıkla uçaklarla nakledildikleri için iklim açısından zararlıdırlar. Almanya'daki çilek mevsimini beklemeden, kışın çilek yemek isteyenlerin iklime büyük zarar verdiklerini de hesaba katmaları gerekiyor.

Sağlıklı ve çevre dostu bir beslenme için tavsiyeler:

- Hayvansal gıdalar yerine, bitkisel gıdaları tüketmeye özen gösterin (Tavsiye: Et ve yumurta tüketimini, haftada iki ya da üç kereye düşürün),
- Yakın çevrenizden mevsimlik sebze ve meyveleri tüketin,
- Kışın depolanmış sebzelere yönelik, mümkün olabildiğince uçakla transfer edilmiş ihraç ürünlerden kaçının,
- Taze ve az işlenmiş gıda maddelerini kullanın, bunlar derin dondurucu gıdalarından daha sağlıklıdır,
- Yeterince sıvı tüketmeye özen gösterin (Günde yaklaşık 1,5 litre, suyu tercih ediniz)
- Alışverişe yürüyerek ya da bisikletle gidiniz.


Caner Aver
Çevre ve İklimi Korumak Bizim Elimizda (KLIMIG) Projesi Koordinatörü